Senin ne işin vardı orada demeyin. En son çocukken gitmiştim ve hatırladıklarım da hayal meyal. Hafızayı tazelemek, daha iyi bir bilinçle bu muhteşem olaya tanık olmak istedim.
Kuyruksuz Uçurtma sebebi ile Edirne Belediyesi bana saha içine girebilmem ve fotoğraf çekebilmem için izin verdi. Ancak o sıcakta saha içinde uzun süre kalmak pek mümkün olmuyor. Ben duramıyorum güreşçiler ne yapsın? Yağlı vaziyette, saattlerce ve güreşerek!
Bu sene 651.si gerçekleştirilen Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri benim gözümde eksiği çok olan, değerlendirilmesi gereken, spor ve kültür bakanlıklarının daha büyük desteklerle geliştirmesi, dünyaya açması gereken bir organizasyon. Hele ki sahada Hollandalı, Amerikalı belgesel çekenleri, haber yapan gazetecileri görünce biz kendimiz değerimizi anlamıyoruz diye hayıflanmamak elde değil. Katıldığım 2 gün boyunca profesyonel yaşamımla da ilgili olarak o kadar çok şey geçti ki kafamdan. Her şeyi bırakıp bu iş için çalışmayı bile düşündüm.
Güreşlerin geleneksel ritüelleri, ısınma turunun görselliği, sürekli çalan davullar ve güreşin ritmine göre hareketlenen müzik. Size uzak gelebilir ama bana göre görselliği ve etkileyiciliği oldukça yüksek bir organizasyon. Final günü bu sefer tribündeyim. Etraf erkek, fanatik gruplarla dolu. Oldukça şaşırıyorum çünkü Sarayiçi’nde belki o an 10 tane güreş gerçekleşiyor ancak hangi durumda kim yenmek üzere, kim atak yapıyor sesler ona göre yükseliyor, arada yuhlamalar, alkışlar. Finale kadar maalesef Sarayiçi’nde kalamadan Ali Gürbüz’ün güreşini evden Tv’den izlemek zorunda kalıyorum. Baş Pehlivan ilan edilmesi, altın kemerin takılması ve akabinde alandan, çarşı içine doğru yürüyerek yağlarından arınmak üzere hamama götürülüşü. Bunlar benim kaçırdığım anlar. Seneye planım daha organize bir şekilde 652. Kırkpınar Güreşlerinde yerimi alacağım. Siz de gelin, pişman olmayacaksınız.