Değişik bir gün hem de uzakta değil, uçağa binme, yetişme, kaybolma korkuları olmadan. Sadece arabayı hangi güvenli otoparka bırakırım derdi benimle birlikte.
Yer Sultanahmet, bugünkü gezim Ziya Bozoğlu mihmandarlığında gerçekleşiyor. İyi bildiğim bir bölge ancak gün neler gösterecek, nasıl sürprizler hazırlıyor bilmiyoruz. Ziya İtalya’da yaşayan bir Türk. Dünyada sayılı halı, kilim uzmanlarından biri ve Sultanahmet’i benden çok çok daha iyi biliyor. Bende herhangi bir plan yok, kuyruk olmuşum bu sefer.
İlk durak Kapalıçarşı, Şark kahvesi, demli, acı bir çay, bitiremeden kalkıyoruz. Karnımız aç, öğlen yemeğini halledip akabinde çay veya kahve sefası yaparız diyoruz. Kapalıçarşı bildiğiniz gibi, her zaman büyüleyici, her zaman heyecanlı ve neşeli. Aslında dışarıda hava çok güzel ve ben kapalı mekanda olmak istemiyorum, bunu dile getirmeme gerek kalmadan Havuzlu restorandaki muazzam beğendi yemeğimden sonra sokağa atıyoruz kendimizi. Yemek mi nasıldı? Gidip siz de yiyin sonra konuşalım. Fırın makarna, beğendi, süzme yoğurt, tatlılar, merhaba, hoş geldiniz diyen papağan. Hepsi görülmeli, tadılmalı…
Yemek sonrası kahve Nuruosmaniye’deki halı tüccarlarından Atilla Bey’in mağazasında içiliyor. Lübnan’lı bir müşteri kızına halı seçiyor o arada. Esnaf aynı esnaf. Benim sevdiğim gibi. Arada konu futbol, yolda radyoda duyduğum birkaç bilgiyi sohbete dahil olmak için atıyorum ortaya. Havam batsın.
Arada durup fotoğraf çekiyoruz, benim elimde Galaxy Note, Ziya’da ise kocaman bir Canon D90. Ama önemli olan göz, bakış diyerek kendimi teselli ediyorum.
Yürümeye devam. Marmara Üniversitesinin Rektörlük eski binası sanat galerisi olmuş. Kapıda müze yazıyor o ayrı. Kısaca ne var ne yok içeride diye giriyoruz. Kötü bir duvar boyası, karışık bir sergi, yanlış ışıklandırmalar ve albenisi kaçırılmış bir bina. Minik dokunuşla nasıl güzelleşir diye konuşuyoruz. Sergi çıkışında Cocoon mağazasında çay molası ve eşşiz keçeden yapılmış veya örgü bereler, şapkalar. Cocoon’un terasının manzarası; hava açık, adalar, modalar, Kızkulesi, Sultanahmet Camii… Bol bol deklanşör sesi.
Yürümeye devam ediyoruz, arada telefonumdaki adım sayara bakıyorum, kaç kaç kilometre yürümüşüz. 6’yı geçmişiz çoktan.
Akşam meşhur Balıkçı Sabahattin’de son buluyor, bol beyaz şarap pardon Bianco! Az meze, az balık. Yeter de artar bile. Hep gezsek keşke…