Bu ilk değil, 3 mü 4 mü? Sanırım 4. Kos ziyaretim.
Louis Cristal gemimiz 7 günlük Ege denizi gezisinde, Çeşme ve Bodrum’dan sonra sabah erkenden Kos limanında uyanıyoruz. Bir an düşünüyorum adayı iyi biliyorum ve acaba düzenlenen tura katılmayıp, bir araba kiralayıp direkt Kefalos plajına mı gitsem diye. Grubun tatlı baskısı ile uyumsuzluk yapmayıp, limanda bizi bekleyen otobüsümüze biniyorum.
Programda şarap tadımı var önce. Aklıma geliyor, acaba Vassilis’in yerine mi gideceğiz diye. Kos’a ilk gittiğimde Dimitri beni arkadaşı Vassilis’in şarap mahsenine götürmüş ve hatta bana enfes bir beyaz şarap hediye etmişti. Ve görüyorum ki aynı adrese gidiyoruz. Vassilis’e kendimi hatırlattığımda önce hangi Dimitri? Burada herkes Dimitri diyor. Çarşıda, köşede dükkanı olan Dimitri diyorum. Haa Dimitri ….. diyor, hatırlamıyorum soy adın tabi. Ama öyle ilgisi yok. Sabahın 9’u bir grup gelmiş daha gözleri mahmur. Şarap tadımı için de hiç uygun bir saat değil, teknik olarak belki ama keyif olarak hayır.
Kos Hipokrat’ın adası, ve Dodekan adalarından 2. en büyüğü. Bizim bildiğimiz adıyla 12 Adalardan biri. En büyüğü ve başkenti Rodos.
Biliyorum Kos ekolojik bir ada. Hatta o zaman Dimitri ile sohbet ederken, babam kanser hastası dediğimde, burada hiç kanser hastası duymadım. Bizim şarabımız, kekik balımız, su kaynaklarımız var. Doğal yaşamın olduğu yerde de kanser gibi mutasyonlara pek rastlanmıyor İrem demişti. Yine benzer bilgileri rehberimiz açıklıyor.
Otobüsümüzle Zia köyüne çıkıp, rehberimizin ikramı olan tarçınlı, meyveli soğuk ancak bana fazla tatlı gelen içeceğimizi yudumluyoruz. Bitirmeme imkan yok benim derdim bir an önce bir yere oturup kahve içmek. Zia köyünde bulunan pek çok hediyelik eşya dükkanı, geceleri ise tavernaları ve klasik Yunan eğlencesi ile meşhur. Kahveye kavuşup, esen rüzgarla önümüzde görünen Turgutreis ve Kalimnos adasını izliyoruz.
istikametimiz Kefalos plajı. Bir grup sahildeki restorana yerleşirken ben kendimi denizde buluyorum. Kefalos tarafı her zaman biraz daha serin oluyor. Marmari tarafında ise su bir nebze daha sıcak. Olsun soğuk deniz vücudu canlandırıyor. Yemek öncesi denize 2 kez girip çıkıyorum. Yetiyor mu hayır? Ancak yemek vakti, deniz mahsulleri bizi bekler. Midilli deniz mahsulleri konusunda şu ana kadar gördüğüm en başarılı Yunan adası. Henüz daha iyisine denk gelemedim. Ancak diğer adalar için de asla kötü diyemem. Severim ben Yunanı.
Deniz ve yemek sefamızdan sonra adanın meşhur kekik balı üretim merkezini ziyaret edip, ikram edilen ballı lokmaları yeyip, alışverişimizi yapıyoruz. Bir de o anda kahve içen var mı dediklerinde altın bulmuş madenci coşkusunda yerleşiyorum masaya. Sade bir kahveye asla hayır demem. O esnada grubumuza Bodrum’dan katılan diğer misafirlerle de biraz daha kaynaşıyoruz.
Limana dönüşte şehirdeki serbest zamanda ise gruptan ayrılıp sahildeki barlardan birine oturup günün yorgunluğu atıyor ve biraz da wi-fi sömürü ile takip edilmesi gereken işlere bakıyoruz.
Kos açıkçası benim önceliğimdeki adalardan değil, hayallerimde Syros, İos, İkaria ve Adriyatik tarafında bulunan diğer adalar var. Ömrüm yetse hepsine gitmek isterim. Kos’a acımasız davranmışım pek fotoğraf da çekmemişim.
Kos adası oldukça güzelmiş, anlattıklarınıza göre. Orayı sayenizde deneyimledim diyebilirim. Bence yunan adalarının hepsi eşsiz. Rodos, mikonos ve santorini ve sakız adası’nı görme şansım olmuştu açıkçası. Kesinlikle diyebilirim ki o adalar iyi ki yunanlarda. Biz bu kadar iyi değerlendiremeyebilirdik.
Kesinlikle size katiliyorum. Rodos’ u ben de cok severim. Aslinda tum adalari cok seviyorum. Bizim gibi ada severlerin duygulari Islomania olarak adlandiriliyor 🙂