Müze’nin Kahvesi…

Günlerden Pazar,  istikamet Sultanahmet. Artık trafiğe de kapalı olduğu için eskiden arşınlamaya bayıldığım ara sokaklar arasında arabamı Topkapı Sarayının en yakınına kadar götürüp, park etmeye çalışıyorum. Hava sıcak ve sanırım gün içinde daha da sıcak olacak. Sarayın ana kapısından girer girmez eskiden ne olduğunu bilmediğim ancak şimdi müthiş bir kafe, restoran olmuş olan karakol binasına doğru ilerliyoru.  Bilkent Kültür Girişimi’nin kahvaltısı için bize ayrılan bölümde, evvelden tanıdığım ve bugün tanışacağım insanlar. Davet mektubunu aldığımda çok heyecanlanmıştım. Yıllardır tekrar gitmek istediğim yer için şimdi bahane uydurma şansım yoktu.  

BKG*, 1 yıl önce ihale ile devraldığı müze mağazacılık işini anlatacak bize. Görüntüde ticari ama anlatılanları dinleyince %80’i sosyal sorumluluk projesi. Kısa zamanda kar edebileceklerini düşünemiyorum hesap kitap bilmeyen biri olsam da. Ancak katkıları çok büyük olacak.  Tarihi bu kadar zengin bir ülke için heyecan verici bir girişim. O nedenledir ki devraldıkları günden bu yana hızlı bir şekilde, yurt dışında görüp özendiğimiz müze mağazacılık işini tek tip, belirli bir standarda getirmeyi başarmışlar. Mağazalarında yıl sonuna kadar 10.000 farklı ürün olacak.  Kahvaltı sonrasında mağazayı gezince anlıyorum ki kısa vadede kar etmeyi planlamayan bir işletme için bu tamamıyla bir sosyal sorumluluk ve ülkemize katkı projesi.

Mağaza içinde genel olarak Topkapı Sarayı’na ait ürünler bulunuyor. Her mağazanın ürünlerinin %60’ı bulunduğu müzedeki eserler ile ilintili.  Böyle keyifli bir mağaza olunca insan bir şeyler almamak için kendini zor tutuyor. Önce bir fincan alıyorum. Ardından bir tane daha. İkinci turda bir defter. Üçüncü turda bir keçeden yaka iğnesi. Her turda ayrı bir güzellik keşfediyorum. Sanırım herkes benim gibi. Yorulunca Müze’nin kahvesinde mis gibi bir Türk Kahvesi. Dayanamayıp elimde kahvem dördüncü tur ve bir buzdolabı mıknatısı. Beşinci turda mini termos.  Dahası geldi gelecek. Artık kendimi kasada buluyorum.  Mağaza serin, şık, ferah. British Museum’un mağazası kadar heyecanlandırdı beni. Orada pound sebebi ile çok az şey almıştım ancak BKG Müze mağazalarında aynı şey geçerli değil. Herkes muhakkak pek çok şey alabilir, beğendikleri içinde…

Mağaza gezimiz sonrasında isteyene Topkapı Sarayı gezisi var. Kaçırır mıyım? Asla. grup halinde saraya giriş yapıyoruz sonra saat belirleyip herkes özgürce istediği gibi geziyor bu muhteşem yapılar topluluğunu.

Turist bol, çok sevindirici.  Arap turist sayısı çok fazla, eskiden de böyle miydi acaba? Avrupalılar, Araplar ve her zamanki gibi Japonlar. Saraydaki bazı bölümler serin, buz gibi insanın içini üşütüyor ancak hazine bölümündeki salonlar, havasız, sıcak,

kokuyor. Daha evvelden de gezdiğim için bu sefer pas geçtim.Bir sonrakini sonbaharda ve sabah erken saatte gerçekleştiririm planımı yaptım şimdi. Avluda oradan oraya dolandım, bol bol fotoğraf saat ilerledi, günü bitireceğiz neredeyse ancak doymadım.  Sonuç olarak çok özlediğim bir yere tekrar gitme bahanesini yaratmış oldu BKG.

Güzel günün ardından eve dönüş, yarın Bodrum’a gidiyorum, bavul hazırlamam lazım…