Avrupa’da sevdiğim şehirlerden biri Münih. Diğer Alman şehirlere göre daha sıcak, daha samimi geliyor bana hep.
Bu sefer şehir merkezinde değil azıcık daha güneye inerek Alp’lerin eteğindeki modern Alman köy yaşamı nasıl göreceğim. Program benim dışımda gelişiyor. Daha doğrusu her detayı düşünülmüş bir arkadaş toplantısına ben de yaşım tutmadığı halde eşlik ediyorum. Çoğu sevdiğim, tanıdığım, 3 yıl önce Bodrum’da birlikte tatil yaptığım kişiler. Bu sefer deplasmanda ben onların yaşamına şahit olacağım.
Hava soğuk, aylardan Kasım. Bol yağmur, hatta kar da gelir mi acaba diye düşündürüyor.
Yerel mutfaklar, drindl giymiş kadınlar ve güderi şortları, yün çorapları ve tüylü şapkaları ile Bavyeralı erkekler. Bayılıyorum onların geleneksel hallerine.
Köy köy anlatma şansım yok, buraya aktarabileceklerim ömrümde ilk kez bir sihirbazın restoranına gidip fondü yemem, yemek molasında arada gong çalıp sihirbazın odaya girmesi ve shovunu yapması. Şapkadan güvercin çıkarmak değil de zihinsel oyunlar daha çok. Şaşırtıcı hepsi, nasıl yani dedirtiyor insana. Her ne kadar Almancam olmayıp, aralarında tek Türk olarak hafiften sırıtsam da…Anladığım kadarı ile artık.
Köydeki otellerden birinde kalıyorum.Pötikareli yorgan, dağ evi havasında. Kahvaltı da sade, yeterli.
İkinci gün de bol yağmur var ve 80-90 km’lik yolu ben kullanacağım. Bavyeralılar biraları ile ünlüler ancak biz viski fabrikasına tadıma ve fabrikayı gezmeye gidiyoruz tamamen değişik bir aktivite olarak. Baştan söylemeyi unuttum benim ekip tamamen yeme içme sevdalısı. Bodrum’da da öyleydik.
Sabah 11’de teknede çayı demletmiş, Yunuslar’dan poğaça, börek ne varsa almış e hadi hanımlar beyler buyurun dediğimde “İrem rakı yok mu?, hadi güne güzel başlayalım” diyen eğlenceli mi eğlenceli bir o kadar da sıcak, dinamik insanlar.
Viski fabrikasına gidene kadar kimse yorulmuyor, şikayetçi olmuyor. Bir ben bıkbıkbık. Aman çok yağıyormuş da, aman yol da darmış da. Bu kadar kavşak olur muymuş. Vırvır hanım olarak iç sesim konuşuyor.
SLYRS eskiden bira üreten, İskoçya’daki şartlar ile Bavyera’nın yakınlığını, su kaynaklarını karşılaştırınca acaba malt viskiye mi dönsek diyen yeni kuşağın atılımı ile hem işletmeye ivme kazandırmış, hem de inovatif düşünerek, üretim merkezlerini şık bir hale getirmişler. Bölgede bilinen, hoş bir turizm noktası olmuş. Daha evvelden bira fabrikası, likör fabrikası gezdiğim için aslında çok ilgimi çekmiyor ben daha çok mağazada ve tadım alanında kalmak istiyorum. Yağmur olanca çılgınlığı ile devam ediyor. Azıcık bana gülse de açsa, yağmasa. Tamam soğuğa razıyım. Ama yağma gözünü sevdiğim.
Viski alışverişi sonrasında istikamet Tegernsee yine Bavyera’da gölü ve civardaki hoş köyleri, restoranları, yürüyüş rotaları ile nam salmış bir kasaba.
Biz açız! Kendi birasını üreten geleneksel Alman restoranı Bräustüberl. Sosis yer, bira içeriz, olur mu? Yeriz tabii ki. Akşama da bilmem kaç yüzyıllık bir başka bir restorana geçeceğiz. Ben aslında öyle tokum ki, 3 günlük yedim neredeyse. İstanbul’a dönene kadar yemesem de olur. Akşam aslında geleneksel Alman müziği de olacak. Ben yorgun ben otele, yatağıma hasret.
Ertesi sabah ise grup evlerine dağılacak, biz de küçük grup olarak Münih merkezde vakit geçireceğiz. Daha evvelden gördüğüm için şanslıyım, biz yine yemeğe oturuyoruz. Nordsee. Akla fast food olarak geliyor ilk. Barında açık büfe alanına oturup, beyaz şarabı ve pişmesini istediğimiz deniz mahsüllerini seçince müthiş bir şey yaptığımızı anlıyorum. Bir daha gitsem şaşmam, yine aynı yere otururum. Gideceklere de naçizane olur. Oturun, seçin, pişirsinler keyifle lüpletin.
Son gün Avusturya Insbruck‘a geçelim Swarosvski’nin fabrikasındaki Kristal Dünya’sını gezelim, göller, dağlar arasından kıvrıla kıvrıla kar yağışı eşliğinde gidelim.
Swarovski sevdiğim markalardan biri özellikle küpelerine bayılıyorum. Kapıyorum 3 küpe. Hem iç alanda hem de dış alanda oldukça etkileyici bölümler var. Çocuk ya da büyük fark etmez en az 2 saat geçirilir.
Fabrika satış mağazasında alış verişimizi yapıp, günü kararttıktan sonra otobana kadar zorlu bir yol ile Bavyera’ya geri dönüyoruz.
Aslında yoruldum. Hem çok uzun süre araba kullandım hem de bazı yollarda gerçekten zorlandım. Her ne kadar bu tarz tecrübeler sonrasında kendime güvenim artsa da yorulmak bazen yine bıkbıkbıklanmama neden olabiliyor.
Olsun sevdiğim insanlarla oldum. Enerjileri, hayata bağlılıkları bana ilham verdi. Özledim bile hepsini…
Bu yazıdan size ne fayda var, SLYRS Alman bir viski markasıymış. Insbruck’ta Swarovski’nin şahane bir tesisi varmış. Münih’e gidince Nordsee’de muhakkak yemek yenmeliymiş. Gerisi benim anılarım.
Doğası harika görünüyor. Dağ havası ta buralara geldi fotoğraflardan. Bir gün gitmek dileğiyle deyip evrene pozitif enerjimi bıraktım. 🙂