Floransa başka, bambaşka. Arno nehri, Toskana bölgesi, Medici ailesi, David heykeli, Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Rönesans, Ponte Vecchio, Gucci…
Bu sefer trenle Rimini’den hareketle, Toskana’ya doğru pek çok filmde görüp aşık olduğum köylerden geçip Floransa’ya varıyoruz. İstasyonda inince anlıyoruz ki şehir çok turistik. Her milletten insan var ve nasıl da kalabalık! Otele eşyalar atılır atılmaz şehrin, küf kokan, kimbilir kaç yüzyıllıktır bu bina, içinde nasıl bir ev var acaba soruları ile sokaklar arasında kaybolacağımızı sandığımız bir anda kendimizi Duomo meydanında buluyoruz. İtalya işte, sürprizleri en umulmadık anda yapıyor. Yine muazzam bir bina, yine muazzam bir meydan. Ancak o da ne, kim bilir kaç saat sürecek kuyruklar ve katedrale girmek için sabırla bekleyen turistler. Bir an yanımızda segway’lerle gezen bir turist grup geçiyor, başka bir tarafta Japonlar, Amerikalılar, Alman bir ilkokul grubu da gezide. Biz şaşkın, ne yapacağımızı bilemez halde, o zaman haritada Uffizi Galerisi’nin yakın olduğunu görüp, Piazza della Signoria’ya ulaşıyoruz. Galeri sokakta mı yoksa binada mı anlamak güç çünkü tüm meydan heykellerle dolu ve ortada meşhur Neptün Çeşmesi.
Uffizi galerisi görülecekler listesinde ama yine en az 3 saatlik bir bekleme süresini gösteren kuyruk var. Neyse biz daha sonra şansımızı deneriz diyerek hemen ilerideki Arno nehrine ve Ponte Vecchio’ya doğru yürüyoruz.
Hava sıcak, ayağımızda şıpıdık terlikler, sırt çantası, kahve molasını hak ettik sanki. İtalya’da baştan da belirttiğim gibi ay oraya mı otursak yoksa buraya mı diye endişe etmeyin hiç, canınız nereye isterse oraya oturup şehirlerin, tarihin, atmosferin ve güzel kahvelerin, güzel şarapların, yemeklerin tadını çıkarın, bu hayata bir kez geliyoruz. 3 günlük Floransa gezim adını çok duyduğumuz İtalya’nın en iyi outletlerinden biri olan The Mall’e gitmeyi de ihmal etmiyoruz. Üstü açık bir araba ile şımarıklığın zirvesindeyiz. The Mall gerçekten de pek çok İtalyan markasının, güzel ürünlerinin uygun fiyata satıldığı bir outlet. Benim yine cimriliğim tutuyor, birkaç tshirt ve bir jean ile alışverişi kapatıyorum. Yeter bile.
Bir günü de görülmezse olmaz denilen ama gittiğimizde aslında gerek yokmuş, Siena belki daha doğru tercih olabilirdi dedirten Pisa’ya gidiyoruz. Allahtan yol keyifli, Toskana’dayız düşünsenize…Pisa’da 3 büyük bina, civarında eski, dokunulmamış diğer binalar, birkaç kafe. Gezimizi bitirip, yaratıcı Pisa kulesi fotoğraflarından sonra kahvemizi için Floransa’ya koşarak geri dönüyoruz.
Şehre zamanı yetiremiyoruz bir türlü, hem alışveriş yapmak, hem sanat galerini gezmek, hem en güzel restoranları keşfetmek. Sığmıyor güne hepsi. Kimbilir, belki bir gün yine gitme şansım olur…