2 gün 1 gece için İstanbul trafiğinde, iptal olan İDO seferi sebebi ile Topçular’a ulaşmaya çalışıyoruz. Yarın sabah erkenden İzmir’de olmalı, Babylon Soundgarden Festival‘i baştan sona yaşamalı. Arada da denizin, güneşin, Çeşme’nin tadı çıkmalı. Yeterse tabi.
Bu sene her şey tadımlık bende. Tadımlık bir sürü Yunan adası, tadımlık Bodrum ve şimdi de tadımlık Çeşme. Çok değil Temmuz ayında yine Çeşme’yi tatmaya, tatmak denmez belki koklamaya gelmiştim. Yarım günlük bir deniz keyfi ve akabinde sırtımı dönüp Yunan’a koyulmuştum.
Tüm gece yapılan yol, yorgun, serseme dönmüş bir vücut. Gün 30 Ağustos, biz İzmir Alsancak’tayız. Pasaport iskelesine doğru yürürken, sabahın erken saatlerinde şehirdeki bayram telaşına tanık oluyoruz. Kahvaltının ardından seyyar satıcıdan aldığımız bayrağımız ile biz de o coşkuya ortak oluyor. Ben mi çok duygusalım diye soruyorum kendime. Hep gözlerim doluyor böyle günlerde. Şimdiki çocuklar bir şey anlamıyorlar, o günleri bizim okuduğumuz tonda okumadıklarından…
Biz bayram heyecanımızı iş sebebi ile yarım bırakıp Çeşme’ye doğru hareket ediyoruz. İstikamet Aya Yorgi koyunda bulunan Babylon Plajı. Bu koydaki en güzel tesis bence. Daha evvel Sole & Mare’ye gitmiştim ancak pek benim tarzım olmadığında Babylon müziği ile işletmesi ile benim gözümde daha farklı.
Plaj oldukça kalabalık ve hem denize, hem konserleri, DJ performanslarını izlemek, eğlenmek, hatta geceyi orada geçirme amaçlı gelen insanlarla dolu. Herkes keyifli. Bir ben yorgun, kıvrılsam bir yerlerde ı-ıh, otele gidip uyusam, o da ı-ıh. Allahtan bolca arkadaşım var etrafta, kimi ile sohbet, kimi ile deniz keyfi derken saatler ilerliyor. Gece Soundgarden Festivali gümbür gümbür eğlendiriyor. İnanılmaz iyi çalan DJ’ler ışık gösterisi derken 12’den önce arabam bal kabağına dönmeden kendimi otele atıp, baygın halde uyuya kalıyorum.
Çeşme için araba şart, hoş Bodrum için de araba şart. Plajlara gidip gelirken, Alaçatı tarafına giderken hep araç gerekiyor. Hoş trafik, ışıklar ve çift yol ve dönüş azlığı sebebi ile pek çok kez turlayıp duruyor insan. Pazar sabahı, ikinci günümüzde kahvaltı için Sedir yerine Alaçatı sörf okullarının orada bulunan “Surf Garden Cafe”ye meşhur serpme köy kahvaltısını yemek için oturuyoruz. Gerçekten güzel bir kahvaltı ile güne başlamak inanılmaz motive ediyor insanı. Ardından yine Çeşme’nin en sakin ve yaş ortalaması diğerlerine göre biraz daha yüksek olan Kum Beach akşam üzerine kadar vakit geçireceğimiz adres oluyor. Akşam yine yol var bize! Bu arada rituellerden biri olan Kumrucu Hüseyin ziyareti de gerçekleşiyor. Az zamana çok şey sıkıştırıp, biraz meşakkatli bir yolculuk ile sabah 5 gibi evimizde olabiliyoruz.
[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=QWb6sR_w3yY[/youtube]
İzmirliler çok şanslısınız…
Yetti mi? Yine yetmedi. Bu son deniz miydi? Sanmıyorum, ummuyorum.
selam..9 yıldır her yaz 3-4 günlüğüne de olsada mutlaka uğradığım tek yer çeşme…
hala sadece bodrum bodrum çokk güsell diyenlere inat gidinde altınkumda bi denıze giriverin diyorum.
denizi, havası, dalgası , yemekleri ve alaçatısıyla çeşmenın üzerine tatil beldesi tanımıyorum..
bu arada [email protected] kızım için gittiğimiz yerleri yazdığım blogum…neden çeşmeyı yazmadım diye hayıflandım şimdi..iyi bayramlar ve iyi tatiller.
Ben 25 yıldır ankara dayım bu yıl çeşmeye yerleşmeyi düşünüyoruz ama iki küçük çocuğum var emekli falan değilim eğitim nasıldır insanları orada yapabilirsiniz endişelerim var
Merhaba Müjgan Hanım,
İnanın ben de sadece birkaç yaz gittim Çeşme’ye, yaz-kış yaşam nasıldır?, çocuklar için nasıl uygun olur ve diğer şartları kestiremiyorum.
Bu konuda yardımcı olamadığım için üzgünüm.
Sevgiler,