Yaşım küçük, Yunanistan Türkiye sınırında set üzerinden Edeköy’den Nasuhbey’e babaanneme doğru gidiyoruz. Hemen hemen her gün. Ablam önde oturuyor, ben arkada iki koltuk arasında ayakta. Babam o zamanlar sigara içiyor, hava da sıcak, terlemiş. Ter kokusuna sigara kokusu karışmış. Buram buram babam kokuyor. Ve biz şarkı söylüyoruz hep birlikte. [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=ZFrNh0Ckn8s[/youtube]
Sene 85, Edirne merkeze yeni taşınmışız, mutsuzum. Köye geri dönmek için ağlıyorum. Benimle yeni hayatıma alışmam gerektiğine dair bir konuşma yapıyor. Burada da bir zaman sonra mutlu olabileceğimi, bolca arkadaş edineceğimi anlatıyor. Nitekim öyle de oluyor.
1986’da Turgut Özal sigarayı bırakma kampanyası başlatıyor. O zaman tabi püfür püfür içiyor bizimki. Tek seferde, tek bir cümle ile bırakıyor sigarayı, bir daha elini sürmeksizin. İrade nedir ondan öğreniyorum.
Ara ara şahane sözleri oluyor, hafızamda duruyor yıllarca. Onlardan biri burada: “tutkuların öne çıkınca aklın çalışmaz” diyor. Kendisi gibi benim de ne kadar tutkulu bir insan olduğumu biliyor. Aklımın her çalışmadığında da çok duygusalsın diye hayıflanıyor. Ne yapalım ben böyleyim!
İlk bisikletimi o alıyor, lisedeyim. Edirne’nin farklı semtlerinde karşısına çıkıyorum. Akşam evde fırçayı yiyorum “Kuyruksuz Uçurtma mısın sen? Ne arıyordun oralarda?” diye. Evet tam adını koyduğun gibi ben bir Kuyruksuz Uçurtma’yım.
Araba kullanmayı geç öğrendiğim için kızıyor bana, ona göre onun kızı binip gitmeliymiş. Olmadı işte öyle, biraz uğraştırdım seni baba. Olsun ama birlikte yine bolca zaman geçirmiş olduk böylece.
Dil için İngiltere’ye gideceğim diyorum, neden kendi başına öğrenemiyorsun diyor. Ne kadar mantıksız bir istek diyor, kanser teşhisinin kısa bir süre sonra konacağını hissetmiş gibi. İyi ki de gitmiyorum.
Beni tüm sanayi, tamir, araba muayeneleri gibi her türlü erkek işlerine koşturuyor. Evdeki tüm tamiratlarda beni başrole koyuyor. Şimdi anlıyorum hepsini kasıtlı yapmış. Anneme ve ablama destek olmam için beni hazırlamış hep. Cenazede anladık bunu. Her işi koşarak yaptım, ailemiz adına.
İstanbul’da bir sabah işe giderken arabanın uzaktan kumandası kapıları açmıyor. Meğer akü bitmiş. Hemen babamı arıyorum. İşte kapı açılmıyor, şu olmuyor, bu olmuyor ne yapacağım ben şimdi diye. Son derece cool bir şekilde ara servisi gelsin diyor, halletsin sen de bir akıl parası ver. Ben sanıyorum ki ah ah vah vah diyecek, kızacak. Akıl parasını ilk defa o zaman, ondan duyuyorum. Farlar tüm gece açık kalınca, akü bitmiş, servise verdiğim akıl parası ile şimdi arabadan her inişimde her yeri kontrol ediyorum.
Ne akıllıydın be Nasuh! Herkes senin zekana, öngörüne ve duruşuna hayrandı. Her yaştan arkadaşın vardı. Hastanede geçirdiğimiz o yıllar boyunca herkesle olan iletişimine aşık oldum. Kemoterapi ünitesine girdiğimiz an ışığınla aydınlatıyordun salonu. Hemşireler bile başka bakıyordu sana. Mutfağa girmediğin halde yemek tarifi bile veriyordun onlara. Ne adamdın be babam!
Hiç kimseyi getiremedim sana, baba bu benim erkek arkadaşım diye. Biriyle tanıştırırım diye düşünmüştüm ama sen onu da anlamıştın, olmayacağını, yürümeyeceğini. İstemedin.
Bana kapasiteni en iyi ben biliyorum, neler yapıp yapamayacağını diyorsun. Ama ben babayım, bazı şeyleri görmezden gelmek durumundayım diyorsun.
Hep çok samimiydik, tuhaf bir telepati halindeydik. Aramızdaki bu bağ bambaşkaydı. Felsefik gelişimimi çok beğendiğini söyledin yakınlarda bana, ablam için ağrı kesicim, benim için ise antidepresanım diyordun. Çok ince esprilerinle bizi güldürüyordun. Sataşma konusunda üstüne yoktu.
Çok tatlıydın be babam, evliya gibiydin… Son nefesine kadar bilincin yerindeydi. Yok böyle ölüm. Giderken gücünü bıraktın bize.
Ben ne yapacağım şimdi diye düşünmüyorum. Vasiyetini yerine getireceğim.
Dünya insanı olmaya devam edeceğim.
Paramı mayalandıracağım.
Egoist insanlardan uzak duracağım.
Ara ara aklıma geldikçe güncelleyeceğim bu yazıyı. Bugünlük bu kadar canım babam.
Ne de güzel yazmışsın, her bir satırını, gözlerim dolarak okudum. Ardında senin gibi bir evlat bırakmış, gözü arkada kalmamıştır.. Mekanı cennet olsun..
Canım Kuyruksuzum, her satırı içe işleyen bir yazı, bana kendi babamla yaşadıklarımı hatırlattın. Her ikisi de nur içinde yatsınlar. Hem kim bilir; belki yedi denizin fatihi Türkay ile güleç yüzlü espritüel Nasuh orada buluşup söyleşiyorlardır.
Sevgiyle kucakladım
Tüm kaybettiklerimizin mekanı cennet olsun Burcu’cuğum. Ayrılmak ne kadar zormuş. Özlemek de öyle. Ancak hayat devam ediyor işte…
Babam macera dinlemeye bayılır, soruları hazırlamıştır bile:))
Canim benim, babanla iliskine hep cok hayran kaldim…senin ona, onun da senin gibi bir evlada sahip olmasi cok buyuk bir sans..
Bayramda Edirne’deysen gelecegiz, cooook opuyorum seni kuyruksuz arkadasim..
Canım benim…
O kadar güzel yazmışsın ki, gerçekten boğazıma bir şey düğümlendi…
Ne diyebilirim, acını nasıl hafifletir ki yazacaklarım ya da söyleyeceklerim…
Tekrar başın sağ olsun…
Allah sabırlar versin…
Tuğba’cığım Edirne’deyim, beklerim. Bir gün Yunanistan’a kaçarım diye düşünüyorum haberleşelim muhakkak.
Aslında en güzeli babanın seni yetiştirdiği ve görmek istediği şekilde hayatına devam ediyor olman. Bir de Kuyruksuz Uçurtma olman. Nur içinde yatıyor Nasuh Amca.
Canım Ercan, sağ olasın.
Yasattin bizede kelimelerinin tamamini hep derlerdi bana da senin gibi bi kizi oldugu icin gurur duyuyordur die hep anlamazdim nedenini meger onlari derin hikayelerimizle resmen yasattigimiz icin gururlanasi durumdaymisiz .. Mekani cennet olsun seni izledikce mutlu olsun. Cok mutlu ol canim sen ..
Hazal’cığım aynı şekilde senin babanı da ben dualarla anıyorum. Sen de mutlu ol. Gayete devam:)
İremcim ne kadar güzel anlatmışsın. Babacığını tanımıyordum. Ama sana hissettirdiklerine ve yaşattıklarına hayran kaldım. Nurlar içinde yatsın… Sen de gerçekten süper bir evlatsın…
İremciğim,çok duygulandım,gözyaşlarrıyla okudum yazdıklarını.Babacığın ve tabii ki anneciğiniz de nekadar güzel yetiştirmişler sizi.Ailenle ne kadar gururlansan azdır!
Babacığının mekanı cennet olsun,nurlar içinde yatsın.Emin olabilirsin,Nasuh bey sizleri hayata hazırladığı için gözü arkada kalmamıştır.Sizler gibi evlatlara sahip olmayı her ana baba ister.
Sevgiyle kocaman öpüyorum seni.
Nasuh Abi; çok özel ve hakikaten güzel bi insandı.Beni en çok beyefendiliği etkiliyordu. ışıklar içinde yatsın. Unutmıyacağız.
Mekani cennet olsun Kadidondurma köyümüze çok emegi geçmi$tir ayni zamanda babamla ayni yillarda rahmetli olmu$lar yani ayni zamanlarda ayni acilari tadmi$iz. En büyük istegini gerçekle$tirmeniz beni ayrica duygulandirdi tebrikler çok duygulanarak okudum ba$arilarinin devamini dilerim . Ben Hollanda da kaliyorum bir arzunuz olursa çekinmeyin yardimlarimi esirgemem. Tekrar tebrikler ve ba$ariler!
Canım kuyruksuzum,canım İremcim,ne güzel bir yazi yazmısşın.Her satiri duygu yüklü.Gözlerim dolu dolu okudum.Allah sana saglikli bir ömür nasip etsin.Babacigin isiklar icinde uyusun.Kendine ve sevdiklerine iyi bak.Baban hep yolunu aydinlatacak.sevgiyle kal …
Babanı öyle bir anlatmışsin ki tanımadan tanıdım.. Nur içinde yatsın sevgili baban..
Annemle benim yaptıklarım gibi hepsi tüm yıllar önüme geldi.Ağzına sağlık küçük çocuklar olarak biz ailenin afacan erkek çocukları ama göz bebeği kız evlatlarıyız:) Nur içinde yatsın canım Nasuh amcam..
İrem, başın sağ olsun. Ne şanslısın ki babanla böylesi güzel bir ilişkin varmış… Senin gibi şahane bir kız çocuğu yetiştirmiş…
Allah sabır versin…
İremcim, evet hayat devam ediyor…babanı hep yanında hissedeceksin hiç merak etme, beyninde, rüyanda buluşacaksın hep. Zaten bunlarla yaşayabiliyoruz… Öpüyorum
Okuyamadım. Başladım ama devamını getiremedim. Tahmin ediyorum yazılanları, çünkü ben de benzerini yazdım. Beni 4 sene öncesine götürdüğü için bitiremedim okumayı. Bi yutkundum, gözlerim doldu. Avutmak için bir şeyler söylemek isterdim ama… Ne söylesem boş onu da biliyorum. Beni anladığını da biliyorum. Sana ve ailene bol sabır arkadaşım…
Canım Zeynep’im, sen yaşadığında ben de senin metanetine hayran kalıp ben nasıl olacağım, nasıl karşılayacağım bu durumu diye düşünüyordum. Güçlü adamların güçlü kızlarıyız biz.