2 hafta önce kimine göre panik atak krizi, kimine göre ciddi bir bağırsak enfeksiyonu üstüne idrar yolları enfeksiyonu. Bana göre ne oldu bilmiyorum. Bir tufan sağlığımı darmadağın etti. Bir ton ilaç, yan etkisi bol antibiyotikler.
Neymiş efendim. Yalnızlık hissi, çaresizlik, aşırı kaygı. Kaybetme korkusu. Özde olanlar.
İlk paragraf doktorlara ait. Evet kan sonuçlarında çıktı bir şeyler. Tencereye bakmadan ısıttığım kabak dolması bozuktu ve beni zehirledi.
İkinci paragraf tamamen bana ait.
Ne öğrendik bağırsak ile beyin arasında nasıl ciddi ve sıkı bir ilişki olduğunu. Bağırsakta bolca sinir var ve bozulduğunda beyne de etki ediyor. Domino taşı gibi.
İyileşme süreci sancılı, ağrılı ve depresif geçince soluğu psikiyatrda aldım. Dedim “Bu ses tonu bu konuşma tarzı benim değil. Ben capcanlı hayata dönük biriyim”.
Adam profesyonel ve şu ana kadar gördüğüm en iyi doktorlardan biri. Anlattım kafamdaki her şeyi. Beni izliyor, ara ara lafa giriyor. Netim, içimdeki de net, saklama, yansıtma, uyarlama yok. İrem ne hissetti, ne yaptı ne etti hepsi ortada.
Teşhis belli. Babamın ölümünden sonra uzunca süre dik durup, her işi halletme çabasında kendimi kırınca, kafayı da hafif kırmışım o arada. Doktor gülümsüyor. “O kadar normal bir şey ki yaşadığın. Mükemmelliyetçi ve güçlü karakterler arada yaşar bunu” diyor.
Al sana ben. Sevineyim mi üzüleyim mi? Belirli bir süre sonra da böyle çıkar diyor.
İlaç almalıyım. Beyin kimyamdaki sıvılar, hormonlar her ne varsa bana özel olan formülü kaybetmiş, dengeler bozulmuş. Takviye şart. Grip gibi düşünün.
Doktora diyorum “Nihat bey benim haftaya Amerika seyahatim var ve ben gidebileceğimi sanmıyorum.”
Gülümsüyor, “Seni oraya göndereceğiz, için rahat olsun 1 haftada toparlanacaksın ve gideceksin.”
Uçaktayım. 7 gün içinde Allah razı olsun annemden. Kaybettiğim kiloları, mineralli, vitaminleri almam için elinden ne geliyorsa yaptı. Ablam olanca neşesi ile beni hayata döndürmek için uğraştı. Sonra da ulen çatlak 1 haftada toparladık kafayı da diye dalga geçti. Hem dostum hem de NLP konusunda birkaç aydır yoldaşlık yaptığım Yasemin dışarıdan çerçeveyi net görüp bana bir şeyler söyledi durdu. Farklı teknikler uyguladı. Emekleri muhteşemdi. Baştan itibaren uçak korkum olduğuna inanmadı. Kendime dışarıdan bakmam için tüm uzmanlığını bana aktardı. Şu an uçaktayım. Son derece huzurluyum. Bilgisayarımı açtım bu yazıyı yazıyorum. New York’a daha 8 saat var. Olsun varsın. Ben planlıyım. Yemek, film, uyku gibi oyalanmalar ile geçireceğim o zamanı.
Sevgilim, “erkektir anlamaz” dedim, anlamasını da beklemedim. İnanılmaz olgunlukla İrem’im çok normal, rahat bırak kendini, üzme tatlı canını. Güzel günlerimiz ileride, bu da geçecek dedi.
Ben elbette bu arada çok düşündüm, çok sorguladım. Önce iyileşemeyeceğimi, sonra babama olan özlemimi, kaybımın büyüklüğü ile içinden çıkamayacağımı. Hayat bitti sanki, bitmedi ise de bundan sonrası pek tatsız. Amaçsız kaldım.
Uçaktayım şu an. Kaybım büyük, ertelediğim bir yasımı yaşıyorum aynı zamanda. Ancak bu seyahat benim mükafatım da. Babamın hastalığı 5.5 yıl, ölüm sonrasında geçen 1,5 yılı eklersen 7 yıl. Neler oldu bitti, pek çok şey geçti.
İnsan kendini hasta edebildiği kadar iyileştirebiliyor da. İkisini de gördüm son 3 haftada.
İnanın, önce kendinize inanın.
Biriktirdiğim tüm korkuları, huzursuzlukları attım. Yeni bir ben oldum. Dibi gördüm ama yukarı çıkabilen İrem’i de gördüm.
Ha bu arada uçaktan korkmuyormuşum. Korkum kendimdenmiş.
Ruzgar akilli kuyruksuz ucurtmanin aklinin soyle bir gezintiye cikmasindan daha dogal birsey yok İremcim. Onemli olan geri getirmek 🙂 En sevdigim bulmacalardan birisisin. Seni seviyorum.
Sevgiler, selamlar.
Canımsın, geri geliyor hızlıca, önce bir şaşkına çevirdi beni ancak zaman toparlanma zamanı.
Başaracağım her zamanki gibi!
Ben de seni seviyorum, büyülü bir yerde tanıştık… Hayatlarımıza dokunduk.
Güzel bir yazı olmuş gerçekten.
Teşekkür ederim:)