Çok eski arkadaşım Gürkan arıyor, seni Burcum arayacak, detaylar onda diyor.
Özel bir grup, özel bir etkinlik için Milano’ya gideceğiz, hızlı ve dolu dolu bir program olacak diyor Burcum. Neden olmasın? Aslından aklımdan Milano değil de başka bir yer olsaydı diye geçirmiyor değilim.
İstanbul’a dönüşte geri alıyorum bu düşüncemi, hatta geçen sene Milano gezim sonrasında etrafıma söylediğim “amaaaan Milano’da bir şey yok ki, gidilmese de olur” fikrimi duyanlar da kaale almayın beni ne olur.
Disaronno ile yani yerlisi ile gezince başka düşünüyorum. Uçağımız sabah erken saatte. Milano havaalanındaki geçtiğimiz yıllarda yapılan tamiratlar bitmiş, oldukça güzel ve temiz bir havaalanı olarak bizi karşılıyor. Disaronno ne mi? Çok özel, çok şık bir likör.
Aracımızla otelimize ulaştığımızda geçen yıl aklıma geliyor, zira geçtiğimiz yıl kaldığım otel yan binada ve ben Duomo meydanına nasıl gidilir ezbere biliyorum. Bizim otelimiz Me Milan iI Duca, büyük ihtimalle Milano’nun en hip oteli, kaldığımız 2 gece boyunca teras partileri ve içindeki kulüpteki profili anlatsam aklınız çıkar. Tüm modeller, ünlüler orada. Ayrıca çalışanların da hepsi birbirinden güzel, yakışıklı ve havalı. Bakıyoruz işte öyle.
Bizim program yoğun, otelden hızlıca öğle yemeği için nefis İtalyan lezzetleri ile aşk yaşayacağımız Ristorante Orti Di Leonardo. 52 yaşındaki kıpır kıpır garsonumuz hafızalarımıza yerleşiyor bile. Yemekten hemen sonra hızlıca Terrazza’a doğru yol alıyoruz. Adından da anlaşılacağı gibi bir teras, Milano zaten terasları ile meşhur. Hele ki evlerin terasları, aşağıdan bakınca sanki bir botanik ormanı var bina tepelerinde. O ağaçların orada ne işi var dedirtiyor insana. Ama var işte, kültür işte. Biz betona kusalım onlar ise… Devamını getiremeyeceğim yine moralim bozuluyor.
Terrazza’da İtalya’nın en iyi barmeni seçilecek, “The Mixing Star” yarışmasına yetişmeliyiz. Akşam da aynı yerde Disaronno şişesini bu yıl Versace‘nin giydirmesi şerefine bir parti olacak. Yerimiz hazır! Yarışmayı izleyip, koşar adımlarla bir kısa Duomo turu ve Galleria Vittorio. Şehir cıvıl cıvıl. Mayıs ayının sonu, hava gayet güzel. Meydanda bir konser var, herkes hayatın tadını çıkarmakla meşgul.
Akşam üzeri şık şıkıdım giyinip partiye geçiyoruz. Disaronno’lar özel kavanozlarında servis ediliyor, benim damak tadıma uygun, çok tatlı değil, biraz acımtırak bir likör. Evde olması gerekenlerden. Geç saate kadar Milano’da yaşayan, güzel ve yakışıklı bir güruh ile aynı ortamda bulunuyoruz. Parti sonrası bizim ekip biraz daha gezmek istiyor ancak İrem’in programı belli, o kocaman yatağı hayal ederek yüksek topuklularımla otele kadar yürüyorum. Hava tam limonata tadında. Hafif rüzgarlı, hafif ılık.
Sabah erkenden Saronno kasabasına gidiyor, Disaronno nasıl yapılır hepsini adım adım inceliyoruz. Disaronno ister yemek sonrası bastıran bir lezzet, ister akşam üzeri keyfi, ister kahve yanına isterseniz de tatlılara aroma olabilecek bir lezzet. Diyorum ya ben sevdim. Acıbadem deniyor ancak acıbadem değil kayısı çekirdeklerinden yapılan bir likör bu. Ayrıca Versace’li şişesi de orjinal şişesi de efsane.
Öğleden sonra Milano merkeze geliyoruz, zaten Saronno kasabası çok yakın, Milano içindeki trafikte daha fazla zaman geçiriyoruz. Gece ise Disaronno ile birkaç yer gezeceğiz. Akşam üzeri içkisi için Deseo, yemek için Ratana, yemek sonrası için ise Navigli bölgesi, sırasıyla turist gibi değil de Milanolu gibi geziyoruz. En sevdiklerimden işte…
Yeni dostluklar, yeni deneyimler katan tüm geziler benim favorilerimden oluyor. Madrid sonrası Milano da bu yılın kıymetli gezilerinden biri.
Yarın tüm gün, dönüş uçağına kadar Como gölü, kısa ve ayrı bir yazıyı hak ediyor Como…
Instagram’da #disaronnosourmacerasi etiketli fotoğrafların hepsi bizim şahane ekibimize ait!