En son ne yazdım?

Bursa, Gölyazı

Kasım ayından bu yana son derece sakin duran seyahat ajandam günü birlik bir kaçamak ile bir anda heyecanlandı. Dostlar Bir Arada platformumuzla yeni bir seyahat yapacağız ve rotamız Bursa’ya doğru çevrili. Hem de yanımızda bize eşlik eden, fotoğraf tüyoları veren çok sevdiğim Mustafa Seven ile birlikteyiz.

Adını yeni duyduğum gidip görünce kendimi ayıpladığım bir köye Gölyazı’ya gidiyoruz.

20140406_143438Müdabale zamanı Selanikli göçmenlerin yerleştiği, her evin kapısında, penceresinde Türk Bayrağı, Atatürk posteri gördüğümüz, insanı güzel, havası güzel, sokakları güzel bir köy Gölyazı.

Nasıl geçtiğiniz anlamadığımız bir yolculuk ile Bursa’ya, hemen akabinde de Gölyazı’ya ulaşıyoruz. Bahar gelmiş, yol boyunca aralarından geçtiğimiz tarlalar yeşermiş, ağaçlar tomurcuklanmış, güneş yaklaşmaya başlamış.

SAMSUNG CSCGölyazı ana karadan bir köprü ile bağlanmış küçücük bir adacık aslında. Sahilinde tam tur yapmak maksimum yarım saatinizi alır. Ancak sokak aralarına girip, geriye kalmış olan birkaç Rum mimarisini görmek, insanını, anılarını dinlemek isterseniz 2 saat koyun üzerine. İnsan hep aklından geçiriyor, bu evlerin hepsi keşke korunabilmiş olsaydı diye. Yahut hepsi bakımlı olsa, renk renk boyansa. İstiyor işte insan oğlu hep daha daha fazlasını. Bu sefer tamamen turistik olacak belki de doğallığı kaybolacak. Bilinmez. Hoş şimdi de oldukça turistik, gün Pazar, hava güneşi, arabasına atlayan, fotoğraf makinesini kapan gelmiş Gölyazı’ya. Sokaklar, insanlar, kayıklar, balıkçı kadınlar, tatlı su balığı satan balıkçılar, 90 yaşındaki hayatta yapayalnız kalmış mavi gözlü dede, gözlemeci kadınlar, kestaneciler hepsi özellikle sokak fotoğrafı çekmekten hoşlananlar için en ideal doğal platolardan biri.

20140406_140615Daha fazla söze gerek yok, yol yakın, yol kolay, dertsiz. Dönüşte Bursa’da isterseniz İskender de yersiniz. Hatta müthiş mimarisi ve atmosferi ile Ulu Cami içinde dua da edilir. Ben hepsini yaptım. Mis gibi bir hafta sonu oldu.

SAMSUNG CSC
Bursa Ulu Camii

 

#comeseeTurkey Projesi

Ne güzel bir hashtag!

Sevgili Mustafa Seven‘in önderliğinde ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ana sponsorluğunda, Cumhurbaşkanlığı ve Kültür ve Turizm Bakanlığının himayesinde harika bir proje. Bu projede neler mi var? Kısaca bakalım. Eğer yüz yüze olsaydık 10 numara iş diye coşkuyla anlatırdım.

comeseeturkey-590x590

Instagram’ın tüm dünyada ün salmış, 20 fotoğrafçısı. Bu fotoğrafçılar 13 farklı ülkeden bu proje için birlikteler. Toplam 24 günde iki farklı rotada Türkiye’nin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine, köyünden şehrine, dağından, denizine arşınlayıp çektikleri fotoğrafları #comeseeturkey hashtag’i altında topluyorlar.

23 farklı şehirde iki farklı gruba ayrılan fotoğrafçılar 7.000 km’den fazla yol yapıp bambaşka bir deneyim yaşıyorlar. Her ne kadar yorucu da olsa görülen, gezilen, keşfedilen yerler, Anadolu’nun muftağını ve misafirperverliğini de düşününce aralarında olmamak özenç sebebi. Olsun ben de İnstagram’da takip ederek işte benim ülkem bu kadar güzel diyerek keyifleniyorum. Bir de amacı ve ulaşılan kişi sayısını, onların duygu ve meraklarını hayal edince daha bir güzel hissediyorum. Hep inandığım şey şu, bu ülkeyi turizm kalkındıracak.

Aşkın rotası…

Evrene pozitif enerji yolluyorum.

14 Şubat yaklaşıyor, her ne kadar benim için bu sevgililer gününe kadar sevgili bulup bir de seyahat organize etmeye geç kalmış olsam da belki sevgilisi olanlar için ilham verebilirim diye düşünerek İrem’in sevgililer günü için ideal tatil rotalarını yazıyorum. Belki Tripsta’dan uygun bilet bulup, uçağa atlayıp gidersiniz, gidince de ben bir ara aklınızdan geçerim. Ne mutlu olurum!

20121126_162019
Roma- Colleseo

Favori lokasyonlarımdan biri Roma.

Roma’yı kelimelere dökmek çok zor. Fotoğraflar da yetmez, gidip görmek gerek. Hatta bir kez görmek de yetmez, farklı zamanlarda yeniden gitmek yeniden beslenmek gerek Roma’dan. Herkesin bildiği Aşk Çeşmesi’ne para atmak, köşedeki pizzacıdan bir dilim pizza alıp Colleseo’ya kadar yürümek, oradan bir taksiye atlayıp Pantheon’a gitmek, bir kafede oturup espresso içmek. Ertesi gün Trastevere sokaklarında kaybolmak, Sistine Şapeli’nde yasakları delip gizli gizli fotoğraf çekmek.  Roma’ya aşık olmak, Roma’da aşık olmak.

İkincisi mi? Belgrad. Ben neden bu şehri bu kadar sevdim bilemiyorum ama Ada Ciganlija’sı, Beton Hala’daki restoranlar, kafeler, Zemun’daki Saran restoran, gece kulüpleri, oldukça uygun yeme, içmesi, konaklaması ile Belgrad ideal şehirlerden biri. Hem de vize de yok, uçak biletini al, pasaportun elinde hoop Belgrad’dasın.

20130418_183526
Belgrad

Bir diğer aşık olduğum yer ise Viyana. Sanırım ben orada evlenmek istiyorum, ya da biri bana evlenme teklif edecekse lütfen adres Viyana olsun. Şu ana kadar 2 kez gittim, biri yaz mevsiminde diğeri ise Kasım ayıydı. İkisinde de ayrı keyif aldım. Bir defa küçük bir şehir olduğu için öğrenmesi, gezmesi çok kolay, ister sadece hafta sonu için gidin tadı çok iyi bir şekilde çıkarılacak şehirlerden biri. Ancak tabi birkaç hafta sonu gerekebilir. Çünkü Viyana sanat galerileri, müzeleri, kafeleri ile dolu dolu yaşanacak bir şehir. Sarayları ise yarım gününüzü alabilecek ölçüde büyüklükte. Schönbrunn, Belvedere sarayları, Albertina sanat galerisi, Kunsthistorisches Müzesi…

9330_134501636265_7995794_n
Atina

Atina pek çok kişinin ilgisini çekmese de bendeki Yunan sevdası ve gidince de görünce nasıl güzel bir şehir olduğunu herkese anlata anlata bitiremiyorum Atina’yı. Dünyada az şehir var açık hava müzesi olarak gezilebilen. Bunlardan biri de Atina, diğeri Roma ve eskiden belki İstanbul da listedeydi. Halen listede olduğunu pek sanmıyorum.  Atina öyle güzel ki, biz gibi ama değil, Avrupalı gibi ama değil, kendine has edasıyla, çatal bıçak sesleri ile, pek çok kişiye kaba gelen ama benim bayıldığım Yunancasıyla dünyadaki en özel şehirlerden biri. Hem uçuş mesafesinin kısalığıyla da zamandan tasarruf edilebilecek bir yer. Özellikle Doğu Atina tarafına gidip pek çok kafe, restoran, gece hayatının tadı çıkarılacak noktalardan

DSCF7308
Paris

Ve Paris, Paris olmadan böyle bir liste bitirilemez. Bana kalırsa Londra daha iyi bir aşk şehri, sanki gerçek aşklar Londra’da geçici aşklar Paris’te gibi bir izlenim var benim beynimde. Ama her durumda Paris müziği ile o akordeon sesi ile biraz daha önde gidiyor gibi. Eğer bu sevgililer gününde Paris’e giderseniz St. Germain’de herhangi bir sokakta, herhangi bir şarap butiğinde oturup, şehri koklayın, şehri hissedin.

Bu ay, bu sevgililer gününde aşk sizinle olsun…

En romantik şehirler

Malum az kaldı, bazıları gün sayıyor heyecan ile. Bende öyle bir heyecan yok hatta 1 ay önceden gelmeye başlayan “sevgililer günü” basın bültenlerinden gına gelmek üzere. Kıskanıyorum belki de kim bilir.

Kıskanmayı bir kenara bırakıp gelelim konuya. Hepimiz infografiklere bayılıyoruz, net akılda kalıcı bilgiler, görsel hafızamız için de uygun bir şekilde sunuluyor. Böylelikle gün içinde aldığımız belki de milyonlarca bilgi içinde infografik ile gördüğümüz bilgiler ön sıralarda hatırlanıyor.

Seyahat ile ilgili konularda değişik bilgiler var mı diye dolaşırken sevgililer günü ile ilgili birkaç infografiğe denk geldim ve paylaşmak istedim.

Birincisi E- Dreams‘in hazırladığı dünyadaki en romantik 10 şehir. Hangisi sizin favoriniz?most-romantic-places-infographic

Bir diğeri ise Yunanlara ait bir infografik, Sevgililer gününde yaptıkları seyahatlere ilişkin bazı bilgileri içeriyor. İnfograficmania.com’dan George Vlachos‘un hazırladığı bir içerik.

Farkımız yok ya, belki bilgiler de bize yakındır ne dersiniz? 23.457 kişi ile bir anket yapılmış ve aşağıdaki sonuçlar elde edilmiş. Bakalım:

Travel-Habits-In-Greece-Infographic-infographicsmania

Bir açık hava müzesi olarak Floransa…

Floransa başka, bambaşka. Arno nehri, Toskana bölgesi, Medici ailesi, David heykeli, Leonardo Da Vinci, Michelangelo, Rönesans, Ponte Vecchio, Gucci…

CIMG0560

Bu sefer trenle Rimini’den hareketle, Toskana’ya doğru pek çok filmde görüp aşık olduğum köylerden geçip Floransa’ya varıyoruz. İstasyonda inince anlıyoruz ki şehir çok turistik. Her milletten insan var ve nasıl da kalabalık! Otele eşyalar atılır atılmaz şehrin, küf kokan, kimbilir kaç yüzyıllıktır bu bina, içinde nasıl bir ev var acaba soruları ile sokaklar arasında kaybolacağımızı sandığımız bir anda kendimizi Duomo meydanında buluyoruz. İtalya işte, sürprizleri en umulmadık anda yapıyor. Yine muazzam bir bina, yine muazzam bir meydan. Ancak o da ne, kim bilir kaç saat sürecek kuyruklar ve katedrale girmek için sabırla bekleyen turistler. Bir an yanımızda segway’lerle gezen bir turist grup geçiyor, başka bir tarafta Japonlar, Amerikalılar, Alman bir ilkokul grubu da gezide. Biz şaşkın, ne yapacağımızı bilemez halde, o zaman haritada Uffizi Galerisi’nin yakın olduğunu görüp, Piazza della Signoria’ya ulaşıyoruz. Galeri sokakta mı yoksa binada mı anlamak güç çünkü tüm meydan heykellerle dolu ve ortada meşhur Neptün Çeşmesi.

CIMG0562

Uffizi galerisi görülecekler listesinde ama yine en az 3 saatlik bir bekleme süresini gösteren kuyruk var. Neyse biz daha sonra şansımızı deneriz diyerek hemen ilerideki Arno nehrine ve Ponte Vecchio’ya doğru yürüyoruz.

CIMG0604

Hava sıcak, ayağımızda şıpıdık terlikler, sırt çantası, kahve molasını hak ettik sanki. İtalya’da baştan da belirttiğim gibi ay oraya mı otursak yoksa buraya mı diye endişe etmeyin hiç, canınız nereye isterse oraya oturup şehirlerin, tarihin, atmosferin ve güzel kahvelerin, güzel şarapların, yemeklerin tadını çıkarın, bu hayata bir kez geliyoruz. 3 günlük Floransa gezim adını çok duyduğumuz İtalya’nın en iyi outletlerinden biri olan The Mall’e gitmeyi de ihmal etmiyoruz. Üstü açık bir araba ile şımarıklığın zirvesindeyiz. The Mall gerçekten de pek çok İtalyan markasının, güzel ürünlerinin uygun fiyata satıldığı bir outlet. Benim yine cimriliğim tutuyor, birkaç tshirt ve bir jean ile alışverişi kapatıyorum. Yeter bile.

+PISA

Bir günü de görülmezse olmaz denilen ama gittiğimizde aslında gerek yokmuş, Siena belki daha doğru tercih olabilirdi dedirten Pisa’ya gidiyoruz. Allahtan yol keyifli, Toskana’dayız düşünsenize…Pisa’da 3 büyük bina, civarında eski, dokunulmamış diğer binalar, birkaç kafe. Gezimizi bitirip, yaratıcı Pisa kulesi fotoğraflarından sonra kahvemizi için Floransa’ya koşarak geri dönüyoruz.

CIMG0579

Şehre zamanı yetiremiyoruz bir türlü, hem alışveriş yapmak, hem sanat galerini gezmek, hem en güzel restoranları keşfetmek. Sığmıyor güne hepsi. Kimbilir, belki bir gün yine gitme şansım olur…

+ FLORANSA

2014’ten beklediklerim

Travel-dream2013 özetini biraz yazar gibi yaptım, herkes soruyor ee İrem 2014’te nerelere gideceksin, nereleri göreceksin diye. Ne yalan söyleyeyim benim diğer gezginler gibi ki ben kendimi gezgin değil seyahat sever olarak tanımıyorum. Gezgin olmak başka bir şey. Ben de sen gibi (bu sayfayı okuduğuna göre sen diyebilirim) gezmeyi seviyorum, maalesef hiçbir yere sırt çantamla gidemiyorum, ya da gittiğim yerlerde adrenalin dolu aktivitelere katılamıyorum, adrenalin bana yaramıyor çünkü onu biliyorum. Ben şehirleri seviyorum, o şehirlerdeki güzel yemekleri, ayak üstü kahvelerini, akşam üzeri, bir prosecco ya da bir kadeh şarabı. Gözüme hoş gelen sokaklara girip çıkmayı, görmem gerekenler listesine bakıp canım hangini isterse ona gidiyorum.  Pahalı yerlerde kalmıyorum, bir yere gidene kadar otel bulma sitelerinden birkaç kez otel ya da rezervasyon değişikliği yapıyorum. Çünkü benim için en idealini bulana kadar uğraşıyorum. Her gittiğim ülkede, şehirde muhakkak kozmetik marketlerine uğruyorum. Antin kuntin şeyler alıyorum, özellikle Almanya ve Avusturya’da çok ucuz marketler var. Kendimi şımartacak şeyleri hep oralarda 3-5 Euroya alıyorum. Oradan aldığım yüz temizleme pamuğu bile beni mutlu edebiliyor çünkü. Döndüğümde de aklıma gelenleri, özellikle de hislerimi yazıyorum, yazmaya çalışıyorum. Ben bir rehber miyim? Kimine göre evet, kimine göre hayır. İsteyen istediği şeyden faydalandığı ölçüde her şey. O nedenle iddiam yok. İrem kendi kendine takılıyor işte denebilir o manada.

2014’e gelince, güzel başladı, net bir şey olmasa da hissiyatı güzel. Nedense daha da güzel olacakmış gibi geliyor bana. Benim takvimime göre Ocak ayı yılın yarısı. 21 Aralık da geçti, günler uzamaya başladı, Şubat’ı atlattık mı bahara yaklaşacağız. Biraz sabır. Henüz gerçekten Haziran ayına aldığım bir uçak bileti dışında başka planım yok. Yine her gün uçak bileti arama sitelerine bakıyorum. Gözüme bir şey ilişirse kaçıp gidebilirim.  Gitmek istediğim yer ise çok;

190417890465018062_mYNnxAR5_fPortekiz, Lizbon, Porto

İspanya, hemen hemen her yerini görmek istiyorum.

Berlin cepte.

Budapeşte, Wizz Air’in çok uygun uçuşları var ama kışı bi atlatalım hele.

Her sene bir İtayla şart. Bakalım ne zamana denk gelir.

Uzak Doğu, Çin, Amerika uzak hayaller ama kısmet…

Tripsta’nın blogunda İzmir&İstanbul karşılaştırması var!

Tripsta’nın blogunda İzmir&İstanbul karşılaştırması var!

Aynen aktarıyorum: Siz de Tripsta‘nın web sitesine uğrayın, infografiye bir göz atın. Fırsat biletlerine de bakmayı unutmayın. Ben en az haftada 3-4 kez girip bakıyorum ne var ne yok diye. Birkaç ay önce çok uygun fiyata Viyana bileti yakaladım mesela.

“Herkese merhaba, bu infografiğimizde İstanbul ile İzmir’deki turistik ve günlük yaşam arasındaki farkları ortaya koyduk. İstanbul tarafını Ender Özdemir’den, İzmir tarafını da renkli yazılarıyla dikkat çeken gezi blogger’ı İrem Özer’den dinledik. İşte bu iki metropol arasındaki temel benzerlikler ve farklar… Hepinize iyi tatiller!”

infografikk_hizalı

 

2013’e veda 2014’e merhaba!

2013’e hoşça kal demeye hazırlandığımız günler. Bugün ayın 25’i. Aralık da bitti, hatta yıl bitti. 2000’de kaç yaşında olacağım hesabı yaparken kendimi 2013’ün sonunda buldum. Işınlandım mı ne?

SAMSUNG CSCDaha yakın bir zamana dönelim, yaz başıydı, yaz için hiçbir planım yok diye ağlıyordum. Pek çok fırsatı değerlendirip harika bir yaz geçirdim. Bol bol Yunan gördüm. Çok da mutlu oldum. Kendimi oralarda daha doğru yerde hissettim. Her gittiğimde hem de. Yunanistan gezilerinin üstüne Kasım başında Almanya ve Avusturya’yı tekrar görme şansım oldu. Ne yazacaktım, nerelere geldim yine. Ülkenin şu zor günlerinde ben güzel tatillerimi, hayallerim yazmaya yöneliyorum gibi.

Neler öğrendim bu senede, hangi erdemler bana uğradı, hangi ergenliklerim beni zor durumda bıraktı, kaç kilometre yol gittim, kaç uçak yolculuğu yaptım, kaç yeni kişiyle tanıştım, bana başka bir İrem’i gösterdiler, neler heyecanlandırdı, neler huzursuz etti, yine uçağa binmekten korktum, kendi arabamla yol gitmekten keyif aldım. Kaç kez kuyruksuz bir uçurtma gibi rüzgara bıraktım kendimi…Kaç kez? Bitmez soru işaretlerinin cevapları gelgit aklımda bir var bir yokken, ben pek çok uçak bileti sitesinde Madrid, Berlin aramaları yaptım, kredi kartımı cüzdandan bazen çıkarttım bazen hiç çıkartmadan sayfayı kapattım. Hayallerim oldukça ben vardım. Nefes aldım. Bazı seyahatlerimde yalnız olmayı hayal ettim, bazılarında da keşke yanımda olsa dediklerim oldu.

SAMSUNG CSCKimsenin zamanından, izninden, parasından almıyorum gezerken. Siz de gezin diyorum. Siz de alın bu virüsü vücudunuza. Eskidendi o zorluk, şimdi erken alınan fırsat biletleri var, pek çok alternatifi sunan konaklama siteleri var. Gezin, gezin ve yine gezin! İster yalnız, ister annenizle, ister sevgilinizle, isterseniz çok sevdiğinizle.

2. Viyana kuşatması

Geçen yıl, Temmuz’du. Sıcacık bir Viyana’da çılgınlar gibi gezeceğim hayalleri ile gitmiştim ilk kuşatmama. Ancak Viyana yılın şanssızı olarak beni seçmiş, 5 günlük gezimin 3 gününde üşütmüş, ıslatmıştı. Kader utansın. Ama ben Viyana’yı sevmekten vazgeçmedim. O 5 günü yetiremedim. Albertina’ya doyamadım, Schönbrunn’da tüm güzel çiçekleri koklamak istedim, labirentinde bir kez daha kaybolmak, Ottrakringer’den bolca yudumlamak, her Bipa’ya girip acaba değişik kozmetik ne var diye bakmak istedim. Klimt’i arkadaşım saydım, Kokoschka ile flörte başladım.

SAMSUNG CSC
Gloriette

Yetmedi ki ikinci sefer için yollardayım. Münih’ten trenle, öğle yemeği molası Salzburg’da ve sonra her seyahatimde ayrı bir maceraya sebep olan tren yolculuğum.

Akşam saatlerinde Viyana Westbahnhof tren istasyonuna varıyoruz. Hava karanlık ve Münih’e göre daha soğuk. 2 aktarmalı metro ile otelimize varıyoruz. Seyahat öncesinde Viyana Otelleri için HRS sitesinden farklı seçeneklere sahip pek çok otel arasında bizim için ideal olana karar verdiğimi görüyorum. Bizden önce İstanbul’dan Viyana’ya gelmiş olan ablam lobide karşılıyor bizi. Otel şahane, tertemiz ve yeri de gayet iyi. Üstümüzdekileri attıktan sonra 2 güne sığdıracağımız Viyana gezim başlıyor.

SAMSUNG CSCÖnce Rathaus, Maria Theresa meydanı, Museum Quarter’da o gece başlamış olan yılbaşı etkinliği, DJ eşliğinde açık alanda insanlar mini barlardan aldıkları içkilerle soğuk kış gecesini keyiflendiriyorlar. Leopold’u mapping ile böyle iskambil kağıdı gibi görmek gülümsetiyor. Ben de aralarında kaybolmak istiyorum ancak bizim ekip bir an önce sıcak bir yere oturalım ve hemen schnitzel yiyelim istiyorlar. Stephanplatz restoranlar için uygun bir yer. Yine yürüyerek ulaşabiliyoruz. Düşünüyorum geçen sene geldiğimde sanki bana çok daha büyük bir şehir gibi gelmişti ancak aslında yine küçücük bir Avrupa kentindeyiz, her şey el altında sanki. Öğrendim ondan mı acaba?

SAMSUNG CSCAkşam yemeği için iyi bir yerler araştırıyoruz ancak ya kalabalık sıra var, ya da istediğimiz gibi. Neyse ortalama bir yerde bu işi halledip, geçtiğimiz sene de gittiğimiz Cafe Havelka’da kahve faslına geçiyoruz. Geçen sene karşılaştığımız olağanüstü yakışıklı garson yok. Platin ve saç kesimine bayıldığım soğuk yüzlü bir garsonumuz var bu sefer. Havelka yine eski kokuyor. Ama herkes de orada. Kahve sonrası artık gece yarısına da yaklaştığımız için otele geçip yarın sabah başlayacak olan 2. günümüze enerji toplamalıyız.

Sabah erkenden tek bir metro ile Schönbrunn Sarayı’na giriş yapıyoruz. Günlerden Pazar ancak kalabalık, hem turistler hem de Viyanalılar spor yapmak ya da aileleri ile dolaşmak üzere sarayın bahçesini tercih etmişler. Ben Sisi’nin kayınvalidesi Maria Theresa’nın rokoko sarayını daha evvelden gezdiğim için direkt Gloriette’ye çıkıp kahvemi içmek istiyorum. Hava soğuk ama pırıl pırıl. Çok özel bir not, kışın gelmeyin! Bahçe sönük, çünkü tüm çiçekler seraya kaldırılmış don ihtimaline karşın. Nisan gibi yeniden ekilecekmiş. O görkemli ve simetrik kesilmiş ağaçlar da cılızlaşmış, bahçedeki matematiksel çizimler vurgularını kaybetmiş. Labirent de kapalıydı. Buna rağmen içerisi turist kaynıyor. İsyan etmeyeceğim, güneşin gözüme tecavüz ettiği bir masayı tercih ediyorum. Melange sipariş edip, canlı klasik müziğin tadını çıkarıp, yalnız gezgini oynuyorum.  Keyfim yerinde. Benim ekip ise abartılı saraya hayran kalmakla meşgul. Ben hakkımı geçen sene kullanmıştım o nedenle başka zevkler peşindeyim şimdi.

20131109_202452
Museum Quarter, Leopold

Günler kısa hızlı hareket etmek lazım. Şehir merkezine geçip öğle yemeğimizden sonra grup ikiye ayrılıyor, bir grup sanat sever Albertina’ya gelmiş olan Matisse’e, diğer grup ise Viyana kahvelerinde ısınmaya gidiyor. Matisse güzel, Matisse etkileyici, iyi ki gelmişim. Ruhum tatmin olmuş vaziyette çıkıyorum. Hava yine ısırıyor. Ama özgürce sokaklara girip çıkmaya engel değil. Ekiple tamamlandıktan sonra bir de Tuna nehri kıyısına gidelim diyoruz. Akşam oldu olacak. Yemek için Figlmuller değil Plachuttas Gasthaus zur Oper’e rezervasyonumuz var. Schnitzel’in alasını yiyeceğiz. Detay yazmayayım can çeker, günah. Yemek sonrası yürüyüş şart, en ideal cadde ise değişik mağazaları ile 1. Wollzeile.

2 hafta sonra gitmiş olsaydım eminim daha da çok üşüyecektim ancak yılbaşı çarşısı Hofburg sarayı etrafında ve Rathaus civarında kurulmuş olacak, o coşkuyu hissedecektim. Buna da şükür!

velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu