En son ne yazdım?

Nisiotiko, Dedeağaç’ta bir balık restoranı

Geçtiğimiz sene gittiğimizde bulamamıştık. Öyle de kolay bir yerde olmasına rağmen. Daha doğrusu çok acıktığımız için ablamın kan şekeri anında düşüyor, aramaktan vazgeçmiştik geçen sene. Bu sene ablam ve babam günü birlik Yunanistan’a gittiklerinde elleri ile koydukları gibi bulmuşlar. Biz de Thassos yolunda 1 gece bekleme yapmak zorunda kaldığımız Dedeağaç’a girince fırsat bu fırsat Nisiotiko‘ya gidelim dedik. Konakladığımız otel ile Nisiotiko’nun arası 500 metre var yok. Dedeağaç‘ta hele hele sahilde zaten birbirine uzak yer yok. Olsa dahi yürümek keyifli. Dedeağaç başlı başına keyifli bir kent zaten. İnsanlar özgür, refah içinde ve hey biz hayatın tadını çıkarmaya geldik edasındalar. Kıskanmamak elde değil.

20130830_000242İpsala’da beklediğimiz 13 saat sonunda Dedeağaç’ta otelimize kendimizi atıp restoranların kapanması yaklaşmadan sokağa geri çıkıyoruz. Adres belli Nisiotiko. Masaya oturur oturmaz bakıyorum ki yan masalarda oturanlar da bizler gibi İpsala cehennemini yaşamış ve yine bilerek Nisiotiko’ya gelmiş Türkler. 30 Ağustos bayram tatili olduğu için bolca Türk var Batı Trakya’da. 20130830_000751

Hızlıca siparişimizi veriyoruz, fesleğenli kalamar, ahtapot, Greek salad (ağzım alıştı Yunan salatası diyemiyorum), deniz mahsullü pilav ve 3 Mythos. Aç kalmışız sanırım yemekler geldiği gibi tabaklar temizleniyor. Dile kolay 13 saat, her ne kadar arabada atıştırmalık bir şeyler olsa da tuhaf bir gün geçirdik. Yaz da bitiyor, hava kararınca soğuk hafiften ısırmaya başlıyor. Geceler artık serin, yorgan çıktı çıkacak. Çok isterdim akşam üstünden itibaren uzun oturmalı, yemeli içmeli bir vakit geçirmek Nisiotiko’da ama başka sefere deyip ödememizi yaptıktan sonra hızlıca uyumak için otelimize dönüyoruz.

Fiyat mı? Hiç de pahalı değil, 33 Euro ödüyoruz hepsi için.

Bir başka Yunan güzeli Thassos

Üzerinden 2 hafta geçti ben ancak yazabiliyorum.  Bu geçen 2 haftada herkese önümüzdeki yaz tatillerini Thassos’da gerçekleştirmeleri ile ilgili tavsiyelerde bulunmakla meşguldüm. Son zamandalar en fazla duyulan Yunan adası isimlerinden biri Taşoz ya da İngilizce yazımı ile Thassos. Pek çok tur firması yaz mevsiminde Thassos’a hafta sonu turları düzenledi, inanılmaz ucuz fiyatlarla Türkleri adaya taşıdı, halklar birbirine kaynaştı.

SAMSUNG CSCBenim Yunan sevgim aşikar zaten. Çocukluğumdan beri  bir sınır kentinde,Edirne’de yaşamış olmak bazen kendimi Yunan Türk karışım hissetmeme neden oluyor. Belki de oralarda bu kadar mutlu olmamanın sebebi de bu. Her gittiğimde kendimi evet ben doğru yerdeyim diye düşündüren de aynı şey olsa gerek.

Bizim Thassos maceramız 30 Ağustos tatili ile birleştirince görünürde 4 gün olarak planlandı. Ancak sabahın köründe İpsala girişinde karşılaştığımız gurbetçi trafiğini göz önünde bulundurmadığımızdan bu 4 gün 13 saat sınır kapısında bekleme ile neredeyse 3 güne indi. Olsun şikayetçi değiliz, empati yaptık bol bol o 13 saat süresince. Neden kalabalık ve o kadar eşya ile gurbetçilerimiz 3.000-4.000 km’lik yolu araba ile gelirler sorusuna cevap aramakla geçti. Bin uçağa gel, arabanı kirala Türkiye’de,  illa bindiğin A8’i ya da BMW X5’i göstermek zorunda değilsin, ya da zorunda mısın? Ben beklediğimiz süre ve o süre zarfında kat ettiğimiz 5 km’lik yolda nefret ettim bazı şeylerden. Bir gezi, tatil yazısı ile kimsenin içini sıkmak istemem ama yazmazsam, içimde tutarsam da rahatsız olacağım.

SAMSUNG CSCO güzel, modern arabalara binip de bu kadar medeniyetten uzak yaşamanın paradoksunu çözmeye çalışıyorum. 5 km boyunca arabalarında ne çöp varsa yolun kenarına atmak, tarlalara atmak yaşadığın Almanya’da yapabileceğin bir şey mi? Sorarım sana ey gurbetçi kardeşim? Öyle medeni memlekette yaşayım da sifon çekmeyi öğrenemedin mi? Öyle medeni memlekette yaşayıp da sırada beklerken aradan kaynak yapmaman gerektiğini de mi öğrenemedin? Yoksa nasıl olsa biz ev burası, içine edip gitsem ne olur annem arkadan toplar nasıl olsa diye mi düşündün? Soruyorum gerçekten.

13 saatlik sosyolojik araştırmalara konu olacak bekleyiş sonrasında Yunan kapısındayız. O kuyruk esnasında Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın danışmanlarından biri ile telefonda konuştum. İsmini şu an hatırlayamıyorum. Twitter’da attığım tweetler sonucunda.  Kuyrukların Yunan ve Bulgar gümrüklerindeki detaylı arama sebebi ile aksadığından bahsetti ancak Yunan görevliler arabaya hiç bakmadı bile. Sadece 2 gişe çalışıyor olmaları, bizden daha yetersiz  olmaları sebebi ile bu aksamalar, hah bir de sürekli çöken sistemler.

Neyse biz ilk geceyi son feribota yetişemeyeceğimizden Thassos yerine Dedeağaç’ta geçiriyoruz mecburen. Booking’den bulduğum Hotel Alkyon’da gayet rahat bir gece, basit  bir kahvaltı. Konaklama öncesinde ise Nisiotiko Restoranda deniz mahsulleri. Detaylı yazısı gelecek Nisiotiko’nun.

SAMSUNG CSC
Limeneria Grand Beach

Ertesi sabah erkenden yola çıkıp Egnetia otobanından önce Gümülcine daha sonra da İskeçe’yi geçerek Keramoti yoluna sapıyoruz. Thassos’a Kavala ya da Keramoti’den feribot ile geçiliyor. Keramoti’yi geçiş 50 dk ve daha yakın olduğu için tercih ediyoruz. 3 kişi ve 1 araba için 25 Euro verip feribotla yeşil ada Thassos’a yaklaşıyoruz. Marmaris gibi demişlerdi, hakikaten de Marmaris gibi Yunanistan’ın en yeşil adalarından biri Thassos. Limenas‘a indikten sonra elimizdeki haritaya göre konaklayacağımız yer olan Limenaria‘ya yani güneye doğru hareket ediyoruz. Yollar gayet güzel, manzaralar şahane, hava da sıcak. Bu demek oluyor ki pansiyona ulaşır ulaşmaz kendimizi denize atacağız. Nitekim aynısını yapıyoruz. Sadece 4 odası olan Studio Eleniye bavullarımızı atıp, yolun karşısındaki plajın şezlonglarına yerleşiyoruz. Burada otopark parası, değnekçi, plaj girişi, şezlong parası diye bir şey yok. Deniz benim demiyor kimse, deniz, plaj hepimizin. Ben sana güzel yemek, kahve yapayım sen benden ye, parasını öde ben sana şezlongu da şemsiyeyi de kullandırırım, hatta duşunu bile alabilirsin diyor işletmeler. Mis gibi. Tüm günü orada geçirip sakin ve özgür plajın keyfini çıkarıyoruz.

SAMSUNG CSC
Potos’ta Thomas ve Helen’in yerinde kalamar ızgara

Akşam yemek için de Limeneria’ya 5 dakika uzaklıkta olan Potos‘a gideceğiz. Potos daha canlı bir yer, bol turist var. Türk garsonun çalıştığı Alman Thomas ve Helen’in işlettiği ancak ismini okuyamadığın restorana giriyoruz. Yunanca yazılmış ismi ve telaffuz edemiyorum maalesef. Ama yemeklerini anlatabilirim. Gerçi tek kelime yeterli, müthiş, fiyat da gayet iyi. Patlıcan, kalamar ızgara her şey on numara denecek düzeyde. Adanın reçelleri meşhur, biraz alışveriş sonrasında bir sonraki günün hazırlığı olan uyku için odamıza geri dönüyoruz. Bu arada Potos’tan Limeneria’ya harika bir yürüyüş ve bisiklet yolu var. Üşenmeyenlere…

SAMSUNG CSC
Theologos Köyü

Thassos’daki ikinci günümüzde hedefimiz adanın en popüler plajlarından biri olan Aliki‘ye ulaşmak. Ancak kapalı bir havaya uyanınca yol üzerinde adanın biraz iç kısmında yer alan Theologos köyünü gezelim diyoruz. Hem gece yemek için de Theologos‘a gideceğimiz için meşhur çevirmeci, Taverna Augustos‘un rezervasyon işini de aradan çıkartırız diyoruz. Theologos klasik bir Yunan köyü, tertemiz evler, kilisesi, pırıl pırıl kafeleri, evlerin keyifli bahçeleri, dantel örtüleri… Yine doğru yerdeyim hissi.

Aliki’ yolu üzerinde bulunan Moni Archangelou manastırını ziyaret etmeden olmaz çünkü dik bir kayalığa yerleşmiş olan manastırın manzarası görülmeye değer. Bir de adada tek başı örtülü kadınları görebileceğiniz yer burası.

20130831_143511
Aliki Beach

Aliki‘ye geldiğimizde Türk turlara ait otobüsleri görünce eyvaaah diyorum. Bir gün önce geçirdiğimiz özgür günü unutacağız sanırım. Sakin koyu, yem yeşil berrak denizi görünce neyse İrem tadını çıkar diyorum. Gerçekten minicik koyun yüzde 80’i Türk. Deniz muazzam, etraftaki restoranlarda yeme içme  işini güzelce hallettikten sonra bugün de akşam oluyor. Akşam için özel  yemek programımız için hazırlanma vakti yaklaşıyor.

Ve yine Theologos köyündeyiz, Augustos tavernanın önüne gelince kapıda duran adam “Hey Komşuu!” diye bağırıyor bana. Otoparkı işaret ediyor. Gecenin kahramanının “Hey Komşuu!” diyen adam olduğunu tabi bilmiyoruz henüz.

Masamıza yerleşip etrafı inceliyoruz. Thassos’da daha çok Romen, Bulgar, Sırp ve Türk turist var. Belgrad’dan gelenleri de plakalarından tanıyorum. Yemek siparişimiz 1 kg kuzu çevirme (19 Euro), 1 şişe şarap, 1 bira ve 3-4 çeşit meze. Ödediğimiz rakam 3 kişi için 50 Euro. Eğlencesi için ise paha biçilmez diye bilirim. Çünkü “Hey Komşuu!” dendikçe sahnedeydim. Önce zorba, daha sonra hareketli bolca Yunan ezgisi, sirtaki, yöresel halk oyunları, tabak kırma, masa üstünde def çalma, çıplak ayak ile üzüm ezme, o ayakların Augustos tarafından yıkanması derken gülmekten yanaklarımızın ağrıdığı, eğlenceye doyduğumuz bir gece. Sevgili ablam ve Fatma ablamla çok keyifli bir akşam daha geçiriyoruz Thassos’da. Durup durup birbirimize seneye yine buradayız diyoruz. Ertesi sabah hazırlanıp Türkiye’ye doğru yola çıkacağız ama sabahtan yine bize ait zaman var adada geçirebileceğimiz.

 

SAMSUNG CSC
Augustos Taverna

Adanın batı tarafından kuzeyine hareketle Glikadi plajına giriyoruz. Yine otopark ücreti yok, yine plaj için giriş, şezlong, şemsiye ücreti yok. Kahve iç, bira iç, tadını çıkar sadece. Merakımdan arabaya geri atlayıp civardaki diğer plajlara da girip çıkıyorum. Hepsi birbirinden güzel. Adanın avantajı bu olsa gerek, plajların çoğu güzel, temiz, az nüfus ve ahlak sanırım daha da güzel kalmasını sağlıyor. Öğleden sonraya kadar geçen güzel deniz zamanından sonra Limenas’a, feribotumuza doğru ilerliyoruz. 45 dakika vaktimiz var bu arada yemeğimizi acele bir şekilde yiyoruz ancak sonradan fark edince adada yediğimiz en güzel yemeğin böyle aceleye gelmiş olmasına üzülüyoruz. İsmi aklınızda olsun Mesageios.

SAMSUNG CSC
Glikadi Beach

Adanın doğu tarafını bir sonraki seneye bırakıp İpsala kapısına doğru yol alıyoruz. Leylekler de aynı anda güneye doğru göç ediyor bizimle…

Güzel Atlar Ülkesi’ne PepsiCo ile yolculuk…

Şu ana kadar 1 kez gittim, sanırım 2007’ydi, yine bir sonbahardı. Gündüz yakıcı bir güneş gece ise ısıran bir soğuğu vardı. Ruh, hissettirdiği bambaşkaydı. Özlemle sürekli andığım bir atmosfer, bir daha ne zaman giderim acaba sorusu ile benim için hiç fark etmez, ben her mevsim giderim düşüncesi hakimdi. Yazımın sebebi heyecanım, bu hafta sonu yeniden gidecek olmam.

Bu hafta sonu benzersiz bir deneyim yaşamak için #pepsicohasatta diyerek Güzel Atlar Ülkesine yolculuğa çıkacağız. Patates Hasadına gideceğiz İrem, senin gelmeni çok istiyoruz dediklerinde önce yüzümde muzur bir gülümseme, daha sonra da tekrar orada olmanın vereceği heyecanı düşündüm. Gelmem, gelemem diyemezdim. Ne yapıp edip, her şeyi organize edip hafta sonu bavulumu hazırlamaya koyuldum bile.

9330_134474251265_3841264_nOldukça yoğun bir program var, içinde eğlence de var, seminer de var, gezi de var, güzel yemek de var, rahatlama, dinlenme de var ve en en değişiği belki de patates hasadı var, sabahın kör saatlerinde.

Daha evvelden bağ bozumuna gitmiştim ancak patates hasadı değişik olacak. Takipte kalın heyecanıma ortak olun. Bol fotoğraf gelecek.

PepsiCo‘ya şimdiden teşekkürlerimi iletmek istiyorum.

Pontos, Bulgaristan’da bir Yunan restoranı

SAMSUNG CSC
Domates ve biberli midye

Edirnelilerin en sevdiği, Bulgaristan’da yer alan bir Yunan restoranı Pontos. Birbirine sınır 3 ülke. Restoran fiziki olarak bir tanesinde, menüsü diğerine ait, ve müşterileri de yoğunlukla Türkler. O nedenle 3 ayrı dilde menü bulmak da mümkün. Biz mi nereden biliyoruz? E Edirneliler sık sık Bulgaristan’a kısaca Bulgar’a geçeler, kimi ucuz benzin almaya, kimi ucuz et almaya kimi de kumar oynamaya. Svilengrad kasabası Kapıkule’den sonra 17 km uzaklıkta. İki farklı yol var biri otoban diğeri de alttan giden eski yol. Fark etmiyor, 15 dakika sonra Svilengrad girişinde buluyorsunuz kendinizi yakınından Meriç nehri geçiyor. Küçük bir kasaba ancak içinde SPA’sı ve kumarhanesi olan 2 otel, restoranlar, Billa supermarketi, parkları var. Evet diğer Avrupa şehirleri gibi Edirne’den az uzaktaki bu şehirde de parklar çok önemli.

SAMSUNG CSC
Yengeç salatası

Gelelim Pontos’a. Biz İstanbul’dan arabayla Edirne’ye doğru gelirken eve girmeyelim direkt Bulgaristan’a geçelim diyoruz ablamla birlikte. 1 hafta önce ablam babamla birlikte günü birlik Bulgaristan’a geçtiklerinde Pontos’u ziyaret etmişler ve yediklerinden çok memnun kalmışlar. Ablam benim de bu zevki yaşamamı istiyor besbelli. Edirne’de eve uğramadan dosdoğru Kapıkule’ye gidiyoruz. Güler yüzlü Türk polis ve gümrük görevlilerinden sonra suratsız, dövecekmiş gibi nefretle bakan Bulgar polisi keyfimizi anlık da olsa kaçırıyor. Sevmiyorlar bizi, yapacak bir şey yok.

SAMSUNG CSC
Nefis, çıtır karidesler

Bulgar’a geçer geçmez biraz Alamancı trafiğini de aştıktan sonra doğruca Svelingrad’a, Pontos’a. Karnımız oldukça aç.  Apartmanların, inşaatların arasında küçük bir restoran burası. Sokak sokak değil adam akıllı. İçeri girince bir Yunan ve 2 Türk masa dillerinden ayırt ediliyor. Biz de oturup hemen Türkçe menüyü elimize alıyoruz. O kadar çeşitli ve zengin bir menü var ki aklınız durur. Balık, deniz mahsulleri çeşitleri, av eti çeşitleri, domuz, kırmızı et, tavuk ne ararsanız.

Ben deniz mahsullerine fokusluyum. Önce bir yengeç salatası, sonra bir karides ve daha sonra da müthiş sosu ile midye. Yanında da buz gibi Heineken. Hepsi sırayla geliyor, yengeç salatası Midilli- Molivos‘ta yediğim kadar muhteşem olmasa da geçerli nota sahip. Karides gayet başarılı ancak altın vuruş midyeden geliyor. Bol domates, soğan ve sarımsaklı sosta o midyeler nasıl muhteşem bir lezzete ulaşmış anlatamam. Şimdi olsa şu an karnım tok ama yine yerim. Öyle böyle değil. Ablama soruyorum geçtiğimiz hafta geldiğinizde de memnun kaldınız mı diye, yine müthişti diyor. Yemeklerin ardından bir tane çikolatalı sufleyi paylaşıyoruz kahve de eklenince hesap 17,5 Euro geliyor. Komik değil mi? İşte o zaman üzülüyorum. Türkiye’de nerelere ne paralar veriyoruz diye, ya da böyle küçük bir kasabadaki bu restoranın sunduklarına. Tamam bizim tarafta da satır etmiş, köfteymiş, ciğermiş var ancak güzel, sempatik kadın garsonlar, daha iyi bir servis ve deniz mahsulleri çeşitliliği yok. Üç tarafı engin denizlerle çevrili ülkemde hem de…

Pontos adresi: 6500 Svilengrad, Khaskovo

Geri dönüşümüzü anlatmayacağım, biraz macera mevcut içeriğinde. Gizli kalması daha mühim.

Arcadia Hotel’in muhteşem manzarası

SAMSUNG CSCİstanbul’un en güzel manzaralarından birini keşfetme şansım oldu geçen akşam. Bir yemek daveti sebebi ile gittiğim Sultanahmet’te bulunan eski adliyenin tam karşısındaki yenilenmiş otel, Arcadia. En üst katında bulunan restoranın manzarası muazzam olmakla birlikte, bir üst kattaki seyir terası muazzam bir İstanbul görüntüsünü gözler önüne seriyor. Hatta gözler ve deklanşör bayram ediyor. Belki yüzlerce fotoğraf çekilir o terasta. Tam karşıda Sultanahmet cami, gün batmadan önce ışıklandırmasız ve gün batımı ile birlikte ışıklı hali, keza tam karşısında bulunan Aya Sofya. Onun ilerisindeki boğaz köprüsünün ışıltısı. Biraz ilerisinde gökdelenler şıkır şıkır, Kız Kulesi, adalar, Marmara’daki gemiler derken beni uçuracağını bile düşündüğüm rüzgara aldırmadan elimde makinemle bir o yana bir bu yana çocuklar gibi şenim. Profesyonel fotoğrafçılar için ideal adres burası. Kaçırmayın bir ara uğrayın derim.

Arcadia nerede derseniz buraya tıklayın.

SAMSUNG CSC

Kuzey Ege Köyleri

Bazı köyler gerçekten çok güzel. Midilli gezisinde aman Allahım bu Yunan köyleri nasıl bu kadar güzel diye hayretler içinde kalmıştım. Sonra Assos, Yeşilyurt ve Adatepe’yi düşününce farkı olmadığını anladım. Belki bir fark var o da beni Midilli tarafında daha fazla etkileyen. Molivos dışında diğer köylerde turizmi çok hissetmemek,  doğal yaşamın içinde gezerken kendini o köyde gerçekten yaşıyormuş sanmak. Bizim köyler o nedenle çok turistik kalıyor yanlarında. Ve tabi bir diğer duygu da özgürlük. Türkiye’de hep elini ayağını nereye koyduğun, ne giydiğin çok önemli. Oysa Yunan’da ya da diğer pek çok yerde bu yok. Sonsuza yakın bir özgürlük var benim en büyük besin kaynağım.

SAMSUNG CSCAltınoluk’tan çıkıp Assos’a gitmek hedefimiz. Özel bir tavsiye üzerine Küçükkuyu’yu geçtikten sonra Kadırga’ya gelmeden önce Zeytin Çiçeği isimli plaj, restorana giriyoruz.

Zeytin Çiçeği aile işletmesi, dolapta ev yapımı mezeler, plajda 10-15 şezlong. Her sene sökülüp yeniden yapıldığı üstündeki yazıların karışıklığından anlaşılan bir iskele.  Yaşlı bir köylü teyze iskemlesinde oturduğu yerden hoş geldiniz diyor. Şezlonga yerleşip alsında hadi gel artık diyen denize doğru adımımı atıyorum. Biraz soğuk, berrak, en sevdiğim türden bir deniz. Zaman ilerledikçe burayı evvelden keşfetmiş olanlar gelmeye başlıyorlar. Asıl hedefimiz Assos olduğu için biraz daha vakit geçirdikten sonra ayrılıyoruz bu şirin plajdan.

SAMSUNG CSCÖnce çok kısa ilk defa gittiğim Assos ile ilgili birkaç not eklemek istiyorum bebeğim bloguma. Bayram tatilinde Kuzey Ege‘de de olmak handikapları ile birlikte yine de güzel. Birincisi öyle kalabalık ki sanırım tüm Türkiye sahillere akın etmiş durumdaydı. Küçükkuyu – Assos arasındaki yolda trafik yoğunluğu sebebi ile hem yavaş gitmek, hem de sollamadan gitmek zorundasınız. Sonra da gittiğiniz yerde arabayı koymak için yer aramak, herhangi biri ile yol kavgası etmeden sakince park edip Assos’un içine yürüyerek inmek sabır ve beceri istiyor.

Neyse biz tüm bu engelleri aşıp iğne atsan yere düşmeyecek kıvamda olan küçücük Assos’a inebildik. Hava bayıltıcı sıcak, deniz enfes, kalabalık kaç İrem dedirtiyor, ancak çok açız ve hızlıca bir şeyler yemeliyiz. Izgara köfte, buz gibi bir Şok Soğuk Efes bizi kendimize getiriyor. Sakin bir zamanda belki sonbaharda kimsecikler yokken Assos’un tadı çıkıyordur diyerek yukarı Behramkale köyüne doğru geri dönüyoruz. Antik şehir, kalıntılar, Aristo’nun heykeli, köy evleri görülecekler arasında. Karşıda duran ve bu kadar yakın mıydı yav dedirten ada da Midilli. Hatta daha dikkatli bakınca keyifli bir kahvesini içtiğimiz Skamnia köyünü bile görebiliyorum.

SAMSUNG CSCAdatepe ve Yeşilyurt köyleri de Yunan adalarındaki gibi taş evlerden, güzel avlulardan oluşuyor. En güzeli de köy kahveleri. İkisinde de içilen kahveler arasında farkı hissetmek güç. Belki Greko kafe biraz daha ince çekilmiş oradan anlayabilirsiniz. Ben her ikisini de seviyorum.

Adatepe artık trilyonluk evlerin satıldığı popülerliğinin doruk noktasında. Pek çok yabancı da köyün tadını çıkarmak için ev kiralamış ya da satın almış durumda. Yeşilyurt da yarışır durumda Adatepe ile. Meydandaki kahvesi, çam ağaçlarının hışırtısı. Kaz Dağlarının eteğindesiniz. Derin, ulu yeşilliğe bakıp kahvenizi yudumlamak ayrı bir keyif.

Aslında bu gezi çok daha detaylı, 1 haftalık bir Kuzey Ege ziyareti, en güzeli de annem ile birlikte geçirdiğimiz Edirne- Altınoluk arası gidiş geliş. Gelibolu’da onun istediği tezgahlarda durup pembe domates arayışları.Yine onun istediği yerde mola verip, çay, kahve aralarımız. Daha da gezecektik de hava çok sıcaktı.:)

 

Ardas Festival 2013 | Kızlı erkekli hem de!

Bu sene 19.su yapılıyor ve ben geçtiğimiz sene ilk defa haberdar olduğumda hissettiğim duygu utanmaydı.

Bu sene Ardas Festival‘in yapıldığı tarihte Edirne’deyim ve kafaya koydum, ister bisikletle, ister giden biri ile yani her durumda ben de gideceğim.
Screenshot_2013-08-02-16-42-57Google maps’i açıp baktığımda Edirne’deki evimize 15 km uzaklıkta bir festival, hem de Yunanistan’ın en önemli festivallerinden biri. Arda nehrinin Temmuz ayında sularında azalma olunca, nehir kıyısında, çevresindeki ağaçlık alanda ve nehrin ortasında oluşan kumdan adacıklar üzerinde gençlik festivali organize ediliyor. 4 gün süren bu festivalin ismi her ne kadar gençlik olsa da içeride her yaştan insanı görebiliyorsunuz. Bisikletleri ile gelenler, ATV’leri ile nehrin içinde ve kumda gezenler, 4X4 araçları ile aynı şekilde gezenler, motosikletliler, kamp yapanlar, nehrin berrak suyunda serinleyenler, beach volley turnuvasına katılanlar ve akşamki konserler için sound check yapan gruplar. Pazarkule sınır kapısından 5 dakika içinde geçtikten sonra ulaştığımız Kastanies (Kestanelik) köyünde gördüklerimiz bunlar.

Hava çok sıcak ancak herkes keyifli, festival alanına giriş tek günlük 8 Euro. Eğer 4 gün boyunca kamp yapmak isterseniz 35 Euro. Oldukça keyifli bir festival her ne kadar akşam konserlerine kalamasak da. Tahminim ve sonra instagramda paylaşılan fotoğraflardan gördüğüm kadarı ile.

SAMSUNG CSCBiz biraz dolaşıp, Yunan kahvelerimizi içtikten sonra 20 km uzaklıktaki Orestiada kasabasına gidip hem gezmek hem de bir şeyler yemek istiyoruz. 10 dakika sonra kasabanın içinde buluyoruz kendimizi. Birbirine paralel caddeler ve o caddeleri kesen sokaklar ile son derece planlı bir kasaba Orestiada. Birkaç sokağında sadece kafeler var ve cıvıl cıvıl. Beni şaşırtan öncelikle evimden 15 km uzaklıktaki yapılan festival ve kültür farklılığı. Keza Orestiada için de aynı şeyi düşünüyorum. Tertemiz, bakımlı evler, mini şortları ile motosiklete binen güzel kızlar, kızlı erkekli kafelerde özgürce oturanları… Evet Trakya’da da çok güzel insanlar var ancak yine de mahalle baskısı denen şey ve ayıp kavramı bizim özgürlüğümüzü çok kısıtlıyor. Önemli olan zihniyet diye düşünüyorum. Kızlı erkekli merdivenden çıkanları, yine kızlı erkekli gençlik trenlere binenleri yadırgayan, ayıplayan, ayıran bir insanlar oldukça bu memlekette biz inşaatlar dışında bir adım öne gidemeyiz. Üzücü bizim için.
SAMSUNG CSCYemekten sonra dönüyoruz festival alanına, biraz daha kalabalık, biraz daha coşkulu. Suyun içindeki gençlerin sayısı artmış. Akşam için hazırlıklar hızlanmış. Programa baktığımda akşam Yunanistan’ı Erovizyonda temsil eden grubun çıkacağını görüyorum. Ancak birlikte geldiğim arkadaşlarım sıcaktan bunalmış ve Edirne’ye eve dönmek istiyorlar. Tek başıma kalabilirim ancak ayıp olacak diye düşünerek kendimizi yine Pazarkule sınır kapısında buluyoruz. Hem Yunan hem de Türk polisi soruyor, neden erken döndünüz? Esas eğlence gece başlıyor diye. Belki akşam yine gelirim diye aklımdan geçirmedim değil. 15 TL yurt dışı çıkış harcı aklıma geldi, 15 TL para değil gibi görünse de sinirimi bozuyor.
Çok mesaj içeriyor bu yazı farkındayım.

Bir şeyler yapmalı!

Midilli, Mytilini, Mytiline, Lesvos, Lesbos…

Midilli’de at var mı? Nasıl bir soru bu şimdi? O midillinin bu Midilli ile alakası yok. Hatta Midilli’nin adanın genel ismi ile de liman kasabası olan Midilli dışında bir alakası yok.

Adanın asıl adı: Lesvos

Okunuşu: Lesbos (Lezbiyenden aklınızda kalsın, ismin gelişinin hikayesi orada çünkü) Türkler tarafından okunuşu ise Midilli.

SAMSUNG CSCKarışık işler bunlar demeden İstanbul’dan 7 saate yakın sürecek ve ayyy bu otobüs yolculuğu nasıl geçecek acaba deyip, kendimizi Ayvalık’ta bulmamız bir oluyor. Sabahın erken saatleri, otogarın yakınındaki kahvede poğaça, açma, simit ve çay var. Kahvaltı bu şekilde geçirilecek demek ki. İnternetten 12 TL daha ucuza aldığımız Ayvalık-Midilli teknesi için biletimizin çıktısını almaya Jale Tur’un ofisine gidiyoruz.  Gidiş dönüş bilet 30 Euro. Yunanlar ise kendi taraflarından bilet aldıklarında 6 Euro’ya gidip geliyorlar. İşte burada bir adaletsizlik var.

Jale Tur ve Turyol’un ofislerinin hemen karşı kaldırımında olan Ayvalık Hudut Kapısı’ndan geçiş ve tekneye yerleşme işlemlerine başlıyoruz.

Ayvalık Hudut Kapısında freeshop yok. Aklınızda olsun, bir şey almayı düşünüyorsanız dönüşte Midilli’deki Hellenic Duty Free’den alışveriş yapabilirsiniz.

1,5 saat süren feribot yolculuğunun ardından Lesvos adasının Mytiline yani Midilli limanına ulaşıyoruz.

SAMSUNG CSCMytiline (Midilli)

Pasaport kontrolünün ardından kiraladığım arabayı teslim etmeye gelen Nikos elindeki kocaman İREM yazısı ile karşılıyor bizi. Minicik bir Hyundai i10 kiraladık, günlüğü 35 Euro’dan. 2 kişiyiz bize yetecek bir araba. Nikos ile 3 gün sonra arabayı nasıl teslim edeceğimizi konuşuyoruz. Kendisinin teslim almaya gelemeyebileceğini o nedenle aracı bu şekilde bırakabileceğimizi, anahtarı da ön tekerleğin üstüne koymamızı söylüyor. Güven harika bir şey arkadaş!

Arabaya eşyaları atıp, dönüş günümüz Pazar olacağı için ve sevgili Yunanların da Pazar günleri tüm dükkanları kapadıklarını bildiğimizden hemen merkez Midilli kasabasını gezelim, bir şeyler yiyelim, sonra adanın diğer bölümlerine hareket ederiz diyerek dolaşmaya başlıyoruz.

Tipik bir Yunan kasabası, evler, balkonlar güzel, hava o an çok sıcak, dükkanların yine hepsi açık değil, ekonomik kriz yok çünkü orada! Hepsinin parası bol çalışmaya lüzum yok. Yine de hoş işte. Seviyorum ya, gerisi mühim değil benim için. Yunanistan’ın her yeri bana güzel.

SAMSUNG CSCKarnımız acıkıyor, ara sokaklardan birinde yaşlı amcaların tek başlarına oturup uzo içtikleri bir restorana atıyoruz kendimizi. Serin, asma ile sokağın tamamı kaplanmış, güneş ışınları etkilemiyor, biraz da ara sokak olmasından ötürü esiyor hafiften. Hemen buz gibi benim favori Yunan biram Mythos, kalamar ızgara ve peynirsiz bir Greek salad. Ekin Hanım peynir yiyemiyor o nedenle 3 gün boyunca peynirden uzak bir yaşamımız olacak. Masaya da gelemiyor o peynir. Yapacak bir şey yok. Arkadaşımın hatırına katlanacağım.

SAMSUNG CSCYemek enfes, Mythos hafif başımızı döndürmüş bir an önce adayı keşfetme derdine düşüyoruz. Arabayı alıp, haritayı açıp yola çıkmalıyız. Ada oldukça büyük, ben 3 günlük bir tatil planladım ama pişmanım keşke 4 gün olsaydı diye. Çünkü 3 günde adanın 3/4’ü gezilebiliyor, batı tarafına hiç gidemedik. Adayı iyi bilenler ise esas batı tarafının güzel olduğunu söylüyor. Ben gördüğüm 3/4’e aşık olmuşken göremediğim ve daha güzel olduğu iddia edilen yere ne yapardım acaba?

Pirgi Thermis – Mandamados

Midilli’den çıktıktan sonra kuzey doğu yönüne doğru ilerliyoruz. Gördüğümüz ilk ve tek Lidl süper markete girip, bira, su, atıştırmalık alıp yazlıkçı moduna girmemiz zaman almıyor. Otelimiz Pirgi Thermis’de. Nasıl bir yer, hiçbir fikrimiz yok. Booking.com’da gördüğüm kadarı ile odaları ve manzarası güzel bir oteldi. Thermi de isminden de anlaşılacağı gibi termal bir bölge. Küçücük bir limanı ve o küçük limanda 2-3 adet restoran ve 1 adet market mevcut.

SAMSUNG CSCOtelimizi elimizle koymuş gibi buluyoruz. Otelin sahibi Despina bizi karşılıyor. İsminin İstanbul’da meşhur bir meyhanede olduğunu söyleyince, şaşırıyor, seviniyor.

Odamız 2 katlı binanın giriş katında, denize bakan, balkonlu, enfes manzaraya sahip. Akşam üzeri buz gibi biralarımızı balkonumuzda içeriz diye hayal ediyoruz.  Karşı kıyı Ayvalık. Dalga sesleri eşliğinde uyuyacağız bu gece.

Eşyalarımızı odamıza atar atmaz denize girmeliyiz diye düşünerek yine yollara düşüyoruz. Yollar dar ve biraz da engebeli bir ada olduğu için bol virajlı, aman dikkat diyoruz. İlk gördüğümüz ve dalgasız, sakin ve masmavi hali ile bizi büyüleyen bir koya kendimizi atıyoruz. Tek bir otel var, Pedalidi. Otelin plajından denize giriyoruz, kimse bize siz kimsiniz, şu kadar para verin gibi bir tacizde bulunmuyor. Otopark için de para almak için yapışan biri olmadı. Başka bir özgürlük var bu adada. Düşünüyorum da Çeşme’de olsaydık her yerde otopark, vale parası, her plaja giriş parası, yediğin içtiğin için uçuk uçuk rakamlar öde. Tatil mi yoksa an be an ne kadar harcadım hesabı yapmak mı belli değil. Burada öyle bir şey yok, çivi gibi bizi kendimize getiren denize girip çıkıyoruz özgürce. Zaten otelin kafesinde bir şeyler yeyip içeceğimiz aşikar. Keyfimiz yerinde 2 saat kadar geçirdikten sonra ee ne yapalım acaba diye kurtlanıyoruz.

SAMSUNG CSCHaritaya bakınca geçtiğimiz sene Sakız adasında Mesta köyünde gördüğüm ve aslın Midilli adasında denen Taxiarchis Manastırına gitmeye karar veriyoruz. Taxiarchis Manastırı adını mandadan alan Mandamados köyünde. Bu köy, manda eti, sütü, yoğurdu ve peynirleri ile meşhur. Denize uzak olan ancak sokakları ile bizi büyüleyen bir köy Mandamados, keza Taxiarchis Manastırı da öyle. İçeride fotoğraf çekmek yasak ancak biz Türkler iki arada bir derede yetecek kadar fotoğrafı çekiyoruz bile. Oldukça etkileyici, ruhani bir özelliğe sahip bu manastır. Görülmesi gereken yerlerden biri.

SAMSUNG CSCKöy meydanındaki kafelerden birinde içtiğimiz Greek kafe ile akşamı ediyoruz. Geri dönme ve Pirgi Thermis’teki minik restoranlardan birinde deniz mahsulleri hayali ile yola çıkıyoruz. Adaya gelmeden önce araştırdığımda hep idealin küçük sahil köylerindeki restoranlardaki yemekler olduğuydu. Bu 3 günlük gezide ben de bunu tecrübe ediyorum. Ne kadar turistik yere giderseniz lezzetten uzaklaşıyorsunuz. Hoş o lezzet de sınıf olarak çok üstün. Ancak küçük köylerdeki restoranlardaki deniz ürünleri, mezeler hayatınız boyunca unutmayacağınız türden.

SAMSUNG CSCYunan ana karasında maalesef hizmet sektörü Atina, Kavala ve Selanik’te ve diğer küçük şehirlerde gördüğüm kadarıyla pek başarılı değildi ancak adalar çok farklı. Birincisi Türkleri sevmiyorlar diye bir şey yok, yalan o. İnanmayın. Gayet de seviyorlar, son derece ilgililer, bildikleri birkaç Türkçe kelimeyi söylemek için can atıyorlar.  İstanbul çoğunun hayali. Ben hep seviyordum Yunan’ı. Bir evvelki yazımda da anlattığım gibi. Yunanistan’da gezerken ayrı bir mutluluk sarıyor beni. Ve herkes aynı duyguyu yaşasın istiyorum.

Bu mutluluk arasında tabi ilk gece bir gözlüğümü kaybetme travması yaşayıp anı bozuyorum. Otele dönerken tekrar arabayı ben kontrol edeyim diyerek Ekin gözlüğümü buluyor ve rahat uyumamı sağlıyor.

Ertesi sabah Despina’ya paramızı ödeyip kuzeye meşhur Molivos kasabasına doğru yola koyuluyoruz.

Skamnia

Molivos öncesinde yolda rastladığımız bir dağ köyü diyebileceğimiz yer Skamnia. Ege’ye tepeden bakan, taş evlerden, dar sokaklardan oluşan yine detaylarla bizi büyüleyen bir köy. Köy meydanında bulunan 2 kafeden birine oturup sabaha kahvemizi içiyoruz. Daha sonra yola devam edeceğiz.

SAMSUNG CSC

Molivos – Petra

Unesco tarafından korunma altına alınmış, adanın en turistik köyü. Hatta pek çok Yunan adasındaki kasabalar içinde de en turistik olanlarından biri belki de. Yamaca doğru yerleşilmiş, tepeye Türklerden ve Franklardan korunma amacı ile bir kale inşa edilmiş. Küçük limanına restoranlar yerleşmiş, evler korunmuş, hepsi güzel, hepsi özenli, manzaraları bakmakla doyulmaz görünümde. Otopark sorunu olmadan plajın üst kısmında kalan alana arabamızı bırakıp, yaklaşık 40 dakikayı geçen yol sonrasında kendimizi hemen serin suya bırakıyoruz. Molivos Assos hizasına doğru bakıyor. Deniz o an öyle güzel geliyor ki ömrümüzde ilk defa deniz suyu ile tanışmışız gibi şen’iz. Sudan çıktıktan sonra günü planlıyoruz. Biraz dinlenmek, güneşlenmek, öğle yemeği için köye çıkmak, akabinde 5 km uzaklıkta olan Petra’ya gitmek, akşam üzeri ise köyü güzelce gezmek ve sonra adanın tam güneyine ulaşmak 1 saati geçeceği için geçe kalmadan yola çıkmayı planlıyoruz. İkinci gecemizde Plomari’de kalacağız.

SAMSUNG CSCMolivos köyü gerçekten benden önce gelen herkesin de dediği gibi etkileyici, estetik ve bol fotoğraflık. Ancak açız. Hemen Gatos restorana oturup, önce zeytin, Mythos, patates kızartması, patlıcan kızartma, yoğurt sipariş ediyoruz. Manzara öyle böyle değil. Hava çok sıcak ancak hem tepedeyiz, hem balkondayız esiyor. E buz gibi Mythos da geldi mi keyfimize diyecek yok. Birkaç masa dolu onlar da bizim gibi Türk. Son yıllarda Türkler daha yoğun bir şekilde adaları keşfeder oldu. Ne güzel! Yemek sonrası yine aşağı arabamıza inip biraz daha deniz keyfi yapmalıyız diyoruz. Bunun için de en ideal yer Petra. Petra’da şansımıza deniz dalgalı, biraz da bulanmış, eminim sabah çok güzeldi. Olsun varsın bizim keyfimiz yerinde. 2 saat kadar burada zaman geçirdikten sonra yeniden Molivos’a geri dönüyoruz. Şimdi ara sokaklarda kaybolma zamanı.

SAMSUNG CSCHayran hayran dar sokaklardan tepeye kaleye doğru çıkıyoruz. Kalenin manzarası gerçekten çok güzel, kafede oturup birer martini içerek akşam üstü rehavetini tam anlamıyla gerçekleştiriyoruz. Güneşi büyük ihtimalle burada batıracağız ve manzarayı bolca fotoğraflayacağız. Akşam yemeği için tavsiye edilen Octapus restorana ahtapot yemeğe gideceğiz. Ama önce güneşe bu akşamlık hoşça kal demeliyiz.

IMG_0140Diğer taraftan da huzursuz oluyorum akşam kararmak üzere, yolumuz uzun ve adada yollar da özellikle bazı dağlık alanlarda yol zorlu. Neyse yapacak bir şey yok. Octapus restoran meşhur olduğu için önce boş masa beklemeye başlıyoruz sonra da servis biraz yavaş olduğu için yemeğimizi bekliyoruz. Fiyatlar hemen hemen her yerde çok yakın birbirine. Türkiye’de aynı yemeği yesen çok çok üstünden bir para ödeyip bu lezzette yiyemezsin. Ahtapot geliyor Ekin’in deyişi ile kolum kadar! Lezzet muazzam çünkü çok taze. Bizimkilere kızıyorum, aramızda bazı yerlerde 5-10 km’lik mesafe var ancak bu farklılık neden? Bizde çok az yerde böyle lezzetli deniz mahsulü bulunabilir, ama orada her köyde var. Neyse sinirlenmeyeceğim.

Plomari

Hesabımızı ödeyip yola çıkma vakti geldi geçiyor bile. Evet yol aynen tahmin ettiğim gibi çıkıyor, dar, virajlı, kapkaranlık. Belki gündüz olsa bu kadar ürkmeyeceğim ama elde değil işte. Ekin de ben de gerginiz. Üstüne bir de tabela eksikliğinden 10 km kadar yanlış yöne gitmemiz de ekleniyor. Neyse dağı aştıktan Kalloni’den sonra belirli bir süre daha rahat bir yol bizimle. Plomari’ye giden yola sapınca yine dar, karanlık, bol ağaçlık yoldan geçiyoruz. Eminim muhteşem bir yol aydınlıkken ancak karanlıkta bambaşka şeyler aklımızdan geçiyor. O arada otelimizin sahibi Lakkis de bizi merak edip email atmış. Plomari’ye varmamız gece yarısı 01.30’u buluyor. Hemen yatağa atıyoruz kendimizi, yarın son gün akşama kadar yine güzel vakit geçirmeliyiz.

SAMSUNG CSCSabah uyanınca görüyoruz ki Ege kendini vurgulu bir şekilde hissettiriyor, odamızın manzarasında. Önümüzde İzmir, Mordoğan civarı biraz ilerisi de Sakız adası, gayet net görünüyor. Otelimizin plajı yok ancak Lakkis bize biraz ilerideki Joe Bar‘ın plajını kullanabileceğimizi söylüyor. Midilli’de otopark ücreti, plaj ücreti yok bu arada. Bir tek Molivos’ta bir yerde gördük, şezlong ve şemsiye ücreti tabelası ki biz Molivos’ta yine ücretsiz bir yerde güneşlendik, denizimize girdik. Mantık doğru deniz bir firmanın değil ki para verelim.

SAMSUNG CSCJoe Bar, plajı, kafesi, duşu ile bizim her şeyinden faydalandığımız ve gayet güzel vakit geçirdiğimiz bir yer oluyor. Plomari bu arada uzonun ilk yapıldığı kasaba olduğu için uzo fabrikaları da turistlerin ilgisini çekiyor. Barbayannis uzonun kralı olarak biliniyor ve en popüler marka da o. Özellikle yeşil şişesi güzel-miş. Ben anlamıyorum uzodan, rakıdan. Ama içilmeden gelinmez. Hatta hediye de alınabilir. Karar sizin.

Adadaki 3. günümüzün sonuna gelmek üzereyiz, Midilli merkeze dönmemiz, aracı teslim etmemiz gerekiyor. Ancak yemek yemeden mi gideceğiz? Yolumuzun üstündeki ismini okuyamadığım bir sahil köyünde protein takviyesi yapıyoruz. Sanırım ismi Dipi. Adada yediğimiz en güzel ahtapotla bu köyde tanışıyoruz. Yine bir Mythos, Mythos yoksa Fix tercihimiz. İkisi de Yunan birası. Gayet güzel hele bir de buzluktan çıkarılan bardak ile servis ediliyorsa.

Tam zamanında arabamızı limana getiriyoruz ancak Nikos ortalıkta yok. Bize güvendiği için teşekkür edip, bagajda bıraktığımız biralar için arkamızdan neler söyleyeceğini düşünerek pasaport kuyruğuna giriyoruz. Yine ne zaman geliriz, eksikleri tamamlarız derken 1,5 saat sonra Ayvalık‘ta oluyoruz.  Midilli’de geçen içinde deniz, lezzet, keşif, road trip içeren güzel 3 günümüz hafızalarımızda önemli bir yer tutacak.

SAMSUNG CSCMidilli’nin tek eksiği yol tabelaları. Tabi biraz da yollar iyi olsa ne güzel olur. Çünkü ada gerçekten çok büyük ve farklı yerler görmek için yol kat etmek gerekiyor. Midilli’de rakamlar uygun, oteller, pansiyonlar tertemiz, gayet mantıklı. 2 farklı yerde de biz hiç hayal kırıklığına uğramadık.

Bizim eksiklerimiz ise, Ayasos, Eressos… Tamamlamak şart oldu artık.

Yunanistan’ı bu kadar sevme sebebimi…

Düşündüm dün gece.

Bilinçaltı etkileri mi? Çocuklukta geçen Yunan aşinalığı, karşı köyün Soufli olması, TRT’den çok ERT’nin TV’de çekiyor olması mı? Pazar günleri TV’lerinde Yunan Halk oyunları ekibinin gösterileri mi? Yoksa Meriç nehri kenarında Yunan ve Türk askerlerinin birbirlerine sigara atmaları mı? Komşii diye seslenmeleri mi? Yoksa yoksa 1’den 10’a kadar Yunanca saymayı çocukken öğrenmiş olmam mı? O da değil de Yunan’dan kaçıp gelen ve Meriç nehrini geçen cins köpeklerin bizim köyün köpekleri haline gelmesi mi?
Yoksa hepsi mi?

Midilli‘de gezerken fark ettim bunu. Ben Yunan adaları ya da Yunan ana karasına ne zaman gitsem, sokaklarda yürürken kendimi bazen yansıyan camlarda görüyorum. Yüzüm gülüyor. Mutluluk bu olsa gerek Abidin.

Yaşlı halimi gördüm Yunanda
Yaşlı halimi gördüm Yunanda
velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu