En son ne yazdım?

24 saatte Adana

Gaziantep’te geçen hızlı bir günün ardından 2 saatlik bir araba yolculuğu ile akşam saatlerinde Adana’dayız.

Adana normal şartlarda planda olmadığı için Booking.com üzerinden yeni açıldığını öğrendiğimiz Şenbayrak Oteli’nde rezervasyonumuzu yaptırıyoruz. Gaziantep yordu bizi e bir de sabah erken kalktık, e evvelinde de Güney Ege’deydik. Aslında yorgunuz ancak gece uyuruz sabah kebap yemeğe devam ederiz fikrindeyiz. Buralara kadar gelmişken yemeden dönmek olmaz elbette. Benim asıl amacım o zaten. Ablam adliyede işlerini halledecek İrem gözünü, gönlünü, karnını doyuracak.

20130326_104914Otele vardığımızda anlıyoruz ki doğru bir tercih yapmışız. Odalar tertemiz, pırıl pırıl, her türlü konfor düşünülmüş, büyükten de büyük tek kişilik yataklar. Neredeyse çift kişilik boyutunda, inanılmaz konforlu. Ekip yeni ve belli ki otelin yeniliği ile onlar da heyecanlı. Bir dediğimizi iki etmiyorlar. Hemen bir kısa duş sonrasında yatağa gömülüyoruz. Ancak o da ne? İnanılmaz bir gürültü var otelde, konuşmalar, gülüşmeler, TV sesi. Sağ ve sol odada Arap gruplar kalıyormuş. Onların gürültüsü ve sanırım bir de duvarların inceliği sebebi ile biraz keyfimiz kaçıyor. Şikayet ediyoruz ancak yapabilecek bir şey yok şu an. Gaziantep’te de çok Arap görmüştük, dediler ki Suriye savaşından kaçan zengin Suriyeliler Gaziantep ve Adana’dalar, fakirler ise Antakya civarındaki kamplardalar…

Sabah müthiş bir kahvaltı sonrasında ben kendimi şehre atıyorum. Önce Ziya Paşa Bulvarı. Zengin teyzeler sabah kahvesinde neremi yaptırsam sohbetindeler. Ben de bir kafeye oturup onlara kulak misafiri oluyorum. Hava ılık, hafif güneşli. Akdeniz’de olduğumu fısıldıyor rüzgar.  Gelen geçene bakıyorum kahvemi içerken. Kimi köpeğini gezdiriyor, kimi koşudan geliyor, kimi öğrenci okulu kırmış. Pek çok marka Ziya Paşa bulvarında. Bağdat Caddesinin minimal hali gibi düşünün. Gaziantep’e göre Adana çok farklı. Çok daha modern, zengin. Sadece duyuyorum ki Sabancı ailesi biraz belediyeye küsmüş o nedenle şehre yaptıkları eski  yatırım bolluğunu kesmiş.

Şehirde sanki hep deniz varmış gibi hissediyorum. Oysa sadece Seyhan nehri var. İzmir Antalya karışımı bir kent bana göre Adana.

Ben biraz o taraf biraz bu taraf, parklar bahçeler diye yürürken öğle vakti geliyor ve artık yemek yemek gerek! Ablam ve onun avukat arkadaşları ile birlikte sanayinin içinde salaş mı salaş bir kebapçıya gidiyoruz. Kaburgacı Yaşar Usta. Adanalılar pek seviyormuş burayı. Hakikaten de yine yemek enfesti. Salatası, kırmızı biber közlemesi, şiş kebap, açık ayran… Of of of olsa da yesek yine. Etler lokum kıvamında olduğu için yedikçe yiyesi geliyor insanın. İstanbul ya da farklı bir yerde yediğimiz Adana kebapla burada yediğim arasında dağlar kadar fark var. Havasından, suyundan, ustalığından bambaşka…

20130326_161441Tıka basa doyduktan sonra aslında belki de yapılacak en güzel şey uyumak ancak ben sokakları arşınlamaya devam ediyorum. Ta ki işle ilgili bir telefon gelene kadar. Hemen bir yere oturup hızlıca birkaç metin hazırlamam gerekiyor. Aklım yine Ziya Paşa Bulvarı’nda. North Shield’e oturup, bilgisayarımı açıp başlıyorum çalışmaya. Yanında bir Bomonti de iyi gider diyerek keyifle işlerimi hallediyorum. Zaman öyle hızlı akıp gidiyor ki İrem bunu muhakkak yap, Kazım Büfede muzlu süt iç dediler, şunu ye bunu ye ancak vakit yetmedi. Bir daha gider miyim bilinmez. Ama Adana güzel şehir.

Gaziantep Yemekleri

Neredeyse 2 hafta geçti ben Gaziantep- Adana kısa kaçamağımdan döneli. Ancak bugün notlarımı bloguma aktara
biliyorum. Kendime kızıyorum böyle başka işlere öncelik verip yazımı yazmayınca. Ödevini yapamadan okula gitmiş öğrenci gibi vicdanım rahatsız oluyor. Neyse ki şimdi hızlıca, hiçbir şeyi atlamadan oturdum yazmaya.

20130325_121044
Kebapçı Halil Usta

 

20130325_113042Dalaman civarındaki 3 günlük Güney Ege gezimizden döner dönmez birkaç saat evde uyuyup sabah erken saatte Gaziantep’e doğru yol alıyoruz. Bu sefer uçak bileti ablamın hediyesi. Dalaman’a sallantılı iniş sonrasında huzursuzum yine ancak bu sefer hava pırıl pırıl, bir gram rüzgar yok. Uçak sallanmadan kalkıyor ve Gaziantep havaalanına iniyor. Ne işim mi var benim orada? Ablamın bir işi var ve ben de bir daha ne zaman görebilirim ki düşüncesi ile onun kuyruğu olmuş durumdayım. Amacım aslında Antep yemeklerine saldırmak.
Önce ablamın işlerini hallediyoruz. Ben onu bir parkta beklerken Antep’li bir teyze ile sohbete dalıp, onun hayat hikayesi içinde kaybolup gidiyorum. Bazısına hayat gerçekten gülmüyor baştan itibaren. Bu cahil diye baktığım kadının söylediği her kulağımda, hayat dersi verir gibi. Evli misin diye soruyor, yok diyorum hiç evlenmedim. Hayret çirkin de değilsin neden almadı kimse seni diyor. E kısmetsizim demek ki diyorum. Bir tatlı küfür basıyor. Arada güldürüyor, arada gözlerimi dolduruyor. Hayatta her şeyin bir sebebi var İrem diyorum. Bu kadınla karşılaşıp parkta banka yaptığın sohbeti de ömrün boyunca unutmayacaksın ve kulağında küpe olacak hep söyledikleri…
Tatlı teyzemi bıraktıktan sonra ve sevgili ablam işlerini hallettikten sonra artık şehri gezebiliriz. Günlerden Pazartesi, bir an aklıma da geliyor aslında, müzeler büyük ihtimalle kapalıdır. Aynen düşündüğüm doğrulanıyor Zeugma müzesinin bekçisi ile konuşunca. Ne yapalım? Şansıma mı küseyim, yapabilecek hiçbir şey yok. Yemek içn taksici hemen müzenin arkasında bulunan Halil Ustayı tavsiye ediyor, bekçi de öyle. Zaten yürüme mesafesinde 200 metre var yok. Salaş bir giriş, bu kadar ünlü ise vardır bir hikmeti diyoruz. İçeri girince bakıyoruz ki pırıl pırıl. Duvarda Halil Usta’da yemek yemiş ünlüler.
Önce masaya minik lahmacunlar ve meşhur salatası geliyor. Saat aslına bakarsanız daha 11 ama çok erken kalktığımız için gün çoktaaan yarılandı bizim için. Kendime hakim olamadan yemeğe başlıyorum. Oldum olası, kebap, lahmacun türü yemeklere bayılırım. Bir de artık tam yerindeyim. İstanbul’daki ya da Edirne’deki herhangi bir kebapçı değil burası. Sonra ortaya enfes bir karışık et geliyor. Asıl lokum bu işte! Tıka basa doyup komik hesabı ödedikten sonra baklava peşine düşüyoruz. Bindiğimiz taksici önce Halil Ustanın nasıl muhterem bir beyfendi olduğunu anlatıyor. Efsane olmuş Gaziantep’te. Yaptığı hayırlarla ünlü. Çocuk esirgeme kurumundaki çocuklara 100’lerce lahmacun göndermesi. Param yok dediğinde afiyet olsun, helal et diyerek müşterisini göndermesi ile ünlüymüş. Aslında yıllardır İmam Çağdaş’ı duyardım hep giden arkadaşlarımdan. Tüm taksiciler, asıl kebapçı Halil Usta’dır, İmam Çağdaş reklam ürünü diyorlar. Gün uzun oraya da bakmadan dönmek olmayacak ama bunu taksici arkadaşa söylemiyoruz tabi.
Baklava alışverişi için tavsiye ya Güllüoğlu ya da Koçak diyorlar. Biz Koçak’a uğruyoruz. Tüm şehirde sadece 2 mağazası bulunuyor.
Karnımız tok, sırtımız pek. Artız gezmeye başlayabiliriz. Sırasıyla Zincirli Çarşı, Bakırcılar Çarşısı, artık isimlerine bakamadım bir dolu çarşı. Hepsi albenili, hepsi de ucuz ucuz. Biraz baharat, ot, biraz da bakır eşya alışverişi ile meşhur Tahmis Çarşısında menengiç kahvesi içmek için oturuyoruz. Kahve dekorasyonu, tarihi dokusu ile enfes. Menengiç kahvesi ise benim damak tadıma hiç uygun değildi, yeniden bir sade Türk kahvesi ile tadımı buluyorum. Bu kadar dolaştık neredeyse akşam olmak üzere. Yarın ablamın Adana’da işleri var. Kebaba doyacağız desenize! Karayoluyla Adana’ya geçmeden önce İmam Çağdaş’a uğramadan olmaz, hem akşam yemeğimiz diyerek lüks sayılabilecek. Büyük bir restorana giriyoruz. Evet aslına bakarsanız burada da lahmacun, küşleme hepsi 10 numaraydı. Belki de Gaziantep gibi bir şehirde nereye giderseniz gidin memnuniyetsizlik yaşamazsınız. O nedenle ben illa da buraya gidin oraya gitmeyin diyemeyeceğim. Ha şöyle bir fark var, Halil usta’da gelen hesapla İmam Çağdaş’ta gelen hesap farklı. Halil Usta efsane bir kişilik olmakla haklı.

20130325_135934Karanlık şehre çökmek üzere, Doğu’nun Paris’inden ayrılma vakti. Şehri hem tam gezememek hem de vaktin kısıtlı olması sebebi ile ben neresi Paris’e benziyor duygusu ile ayrılıyorum Gaziantep’ten. Şimdi sırada Adana var.

Uçak korkusu

Eskiden hiç yoktu, hatta aksine ayrı bir zevk alırdım. Ancak yaş ile mi ilgili yoksa yaşadığım birkaç sallantı mı bilemiyorum ama ciddi bir uçak ile seyahatten korkuyorum bu kadar gezme isteği içimde canavarlaşırken bir de!

Türkiye içi uçuşlarda daha çok sallandığımızı düşünüyorum. Sanki uzun uçuşlarda daha yüksekten gidiyor uçak diye sallantı da daha az oluyor gibi geliyor bana. Bir de Türkiye tabi dağlık bir ülke dağların üstlerinden geçerken hava akımları daha fazla oluyor, sallantı da. Nelere takıyorum bu uçuşlar sırasında dinleyin de gülün azıcık bana. Bütün hosteslerin mimiklerini takip ediyorum sürekli, herhangi bir korku, gerginlik emaresi var mı yüzlerinde diye. Nasıl olsa onlar alışkınlar, anormal bir durumu önce onlar bilirler diyorum. Motordan çıkan her türlü sesi pür dikkat dinliyorum. Sana ne kızım, pilotun derdi o. Ya da düşünüyorum uçak sallanırken acaba pilotlar laylaylom bir muhabbet içindelerdir diye kendimi rahatlatmaya çalışıyorum. Tok bile olsam muhakkak bir şeyler yiyip içiyorum uçakta. Neden mi? Zaman daha çabuk geçiyor, oyalanıyorum diye düşünüyorum. Bir de tabi bildiğim duaların hepsini ettiğim tek yer sanırım uçak. Yanacağım öbür tarafta kesin. İstanbul’a Küçükçekmece tarafından, denizden inişi hiç sevmiyorum çünkü deniz üzerinde rüzgar daha da çok sallıyor gibi geliyor uçağı. Ha bir de sabah erken ya da akşam geç saatlerdeki o hava değişimlerinin daha fazla hissedildiği saatlerde iniş ve kalkışı sevmiyorum. Oof oof daha o kadar çok taktığım şey var ki. İşin ironik tarafı bir o kadar da hava alanında vakit geçirmekten keyif alıyorum.

Bir ara araştırdım THY’nin uçma korkusunu yenmek için organize ettiği kurslara katılayım diye, ancak rakam çok yüksekti, ben içki içer, ya da sakinleştirici alırım onun yerine diye düşündüm uçuş öncesinde. Hala sakinleştirici almıyorum. Herkes Xanax alıyormuş. Benim gibi korkanlar. Saat uygunsa bir kadeh bir şey içiyorum. Tabi o da kesmiyor. Yanımda ablam varsa sağ olsun o çok destek oluyor, hatta gülüyor benim halime.

Bu konuda farklı bir önerisi olan ya da İrem bir daha da şunu dene diyen varsa bir adım öne gelsin. Öpeceğim:)

* Görsel www.anxietyguru.net sitesinden alınmıştır.

Güney Ege

Geçen yazın başında Kuzey Ege gezisi ile hafızamdaki duyguları tazelemiştim. Spontane bir şekilde alınan uçak bileti ile bu sefer sıra Güneyde, yine Ege’de…

Sabahın 7.30’unda bol sallantılı bir uçak yolculuğu sonrasında Dalaman havaalanına iniyoruz. Şükürler olsun bu sefer de sağ salim inebildik diye dua ediyorum. Bu korkuyu yenmenin bir formülü olmalı ancak ben henüz o formülü bulabilmiş değilim.

Dalaman‘da hava serin, bulutlu, bol yağmurlu. İnternetten kiraladığım arabamızı teslim alıp havanın biraz moralimizi bozması ile acaba Dalyan’daki otele mi gitsek yoksa dolaşsak mı kararsızlığındayız. Yürü Dalyan’a diyor ablam. Ancak saat sabahın körü, otele giriş yapma şansımız yok, zaten ölü sezon, Dalyan’da oturup kahve içebileceğimiz bir yer yok şu saatte. Yaz sezonunda uzun saatler çalıştıkları için herhalde bu gezimizde görüyoruz ki kafeler restoranlar geç saatte açılıyor ya da hiç açılmıyor, kimisinde yaza hazırlık tadilatları sürmekte.

Dalyan’da yapacak bir şey bulamayınca elimizdeki haritaya göre Marmarise olan yolumuzu hesaplayıp direksiyonu kuzeye doğru çeviriyoruz. Havanın açmaya niyeti yok gibi. Yol üstündeki portakal bahçelerinin sahiplerinin açtığı 3-5 tezgah var ancak o bölgede şu an yaşam belirtisi olarak. Durup taze portakal suyu sıktırıp içiyoruz. Biraz enerji iyi gelecek. Oldum olası Gökova körfezinden itibaren Marmaris’e giriş yoluna bayılmışımdır. Hep yaz sıcaklarında geçmiş olsam da görüyorum ki asıl güzelliği bu mevsimde. Her yer taptaze bir yeşil. Ağaçlar capcanlı. Yaşadıklarını hissettiriyorlar kendilerinin. Bir tek sevdiğim yazın ormandan gelen cırcır böceklerinin sesi yok bu mevsimde. Ama bolca kuş sesi var.

Marmaris’e varınca güneş kendini gösterecek gibi oluyor. Sahilde bir yerde kahvemizi içebiliriz artık derken açık olan bir yer bulmakta güçlük çekiyoruz. Ne rahat millet heey derken yaz sezonu aklıma geliyor, herhalde yaz sezonunda da günde 18 saat çalışıyorlardır hatta belki daha da fazla.

20130324_111442
İztuzu Plajı

Neyse sesimi çıkartmıyorum Mart ayında oraya gitmeyi tercih eden ben. Neymiş hava değişikliği olacakmış. Kendi kendimle dalga geçtiğime bakmayın hayatımdan son derece memnunum. Bu mevsimde daha bir sevdim hatta Güney Ege’yi. O da ne? Kahve Dünyası açık. Hemen girip sade Türk kahvemizi sipariş ediyoruz. Hem o arada da ne yaparız diye planlıyoruz. Teknemiz yok ama arabamız var altımızda, şu meşhur Selimiye köyünü görmeye ne dersin diyor ablam. Haydi hemen yola çıkabiliriz. Datça yolundan önce Hisarönü ve birkaç minik köyü geçtikten sonra Selimiye köyüne ulaşıyoruz. Bakir dendiği kadar var. Küçücük bir sahili, sahilde de birkaç tekne. Açık restoran buluruz kesin diyoruz ancak sadece Sardunya‘nın açık olduğunu yolda konuştuğumuz çocuklardan öğreniyoruz. E gidelim Sardunya’ya elbet karnımız doyacaktır.

Tabi bu kadar memnun, mest, mutlu, haz içinde Sardunya’dan ayrılacağımızdan henüz habersiziz. Yediklerimizi sayıp sizi acıktırmak ve özendirmek istiyorum. Deniz mahsüllerini oldum olası çok sevdim, burada da başka alternatif yok şu an. Mantar ızgara, fava, kırmızı köz biber ve patlıcan, deniz börülcesi, jumbo karides, kalamar, ahtapot ızgara, buz gibi bira, kabak ve ayva tatlısı, kahve, likör…Ablamla bunları mideye indirirken de merak ediyoruz acaba hesap ne gelecek diye. Hizmet, servis, güleryüz, lezzet muazzam. Balığa yer kalmadı ama adam akıllı da doyuyoruz iki kişi 80 TL’ye. Bence çok uygun. Sezonda nasıldır farklı mıdır bilemiyorum tabi.

Dalyan Kaya Mezarları
Dalyan Kaya Mezarları

Biraz sahilde yürüdükten sonra sabahın 4’ünde kalkmış olmanın verdiği yorgunluğu hafiften hissetmeye başlıyoruz. Yavaş yavaş dönüş yoluna geçebiliriz. Bu arada uçaktan indiğimizden beri telefonum arızalı, açılmıyor bir türlü. Yol üzerinde Köyceğiz’e sapıp belki bir Turkcell buluruz diyoruz ancak nafile, dükkan bulsak da çözüm bulamıyoruz. İletişimsiz, internetsiz, fotoğraf çekemeden geçiyor saatler. Benim için bir kabus elbette bu ama yapacak bir şey yok.

Köyceğiz minik bir kasaba, sakin, turistik görünmeyen. Tipik bir Egeli. Göl kenarında biraz dolaşıp yine arabamıza ve Ortaca’dan Dalyan’a doğru artık otele yerleşme vaktidir diyoruz. Akşam da olmak üzere. İlk günü bitirdik neredeyse.

20130323_130207Dalyan‘da otelimiz için nedense daha lüks bir yer bekliyorum. Sonra da topu topu 2 gece kalacağım, çok da önemli değil diyorum. Daha sonra otelin sahibi Ali bey ve eşi Arzu ile tanışıyoruz onların ilgi ve alakaları ile otele ilk geldiğim andaki beklentimin altında görüşüm hemen değişiyor. Yıllarca hizmet sektöründe çalıştım ve biliyorum ki ilişkiler, gelen kişiyi hoş tutma çabası ile fikirleri değiştirebilirsiniz. Ali bey de aynısını bizde uyguluyor, ablamı ve beni memnun etmek için elinden geleni içten bir şekilde yapıyor. Acı kahvenin kırk yıl hatırı olurmuş, acı kahveyi içiyoruz, bir de Dalyan’a kadar gelmişiz, meşhur bir mavi yengeç var, onu bulup buluşturup bize ızgarada kendisi yapıp ikram ediyor. Hayatımızdan son derece memnunuz. Ertesi gün Güney Ege’nin biraz daha güneyine Fethiye’ye doğru sabah erkenden yola çıkıyoruz. Maksat belki Fethiye‘de bir Turkcell İletişim Merkezi buluruz. Elbette bulacağız. Buluyoruz ancak yeni bir telefon alışverişi ile sorun çözülebiliyor. Fethiye sahilinde biraz yürüyüş ve akabinde Ölüdeniz. Aman Allahım o nasıl bir deniz rengi, gerçek mi? Gözlüğümü çıkartıyorum, yoksa güneş gözlüğünün bir oyunu mu bana diye? Ancak doğru görüyorum cam gibi bir deniz, masmavi yakıyor her yeri. Bir şeyler yemek burada da pek mümkün değil çünkü Ölüdeniz’de de açık bir tek yer var orada da mönüdeki her şey servis edilemiyor. Patates kızartması ve bira ile idare ediyoruz. Yemek sonrası Faralya yoluna çıkıp Kelebekler vadisine bir bakalım diyoruz ancak sarp yol ve performansından korktuğumuz arabamız geri dönmemize neden oluyor. Ne yapalım bir daha ki sefere artık. Saatler bu arada geçerken yine akşam üstüne yaklaşıyoruz. Yavaş yavaş Dalyan’a, otele dönme vaktimiz geliyor. Son günümüz için planımız belli, Dalyan turu, sazlıklar arasından İztuzu Plajına ulaşıp Caretta Caretta’ların yumurtalarını bıraktığı 5 kilometrelik meşhur plajı gezeceğiz. Çamur banyoları ve antik Kaunos kenti de var ancak her ikisini de nedense görmek istemiyoruz. Sanırım biraz da yorulduk e hava da tertemiz çarptı bizi sanki. Hep planımızda başka sefere, Eylül’e daha da güneye Kaş’a, Kalkan’a gitme fikri oluşuyor.

Kayaköy, Fethiye
Kayaköy, Fethiye

İztuzu plajı, Dalyan, sazlıklar arasında tekne ile dolaşmak, doğanın eşsizliğini izlemek. İztuzu plajında güneşe hasret Kuzey Avrupalıların sevincine şahit olmak…İstanbul’a dönme vakti yaklaşırken son saatlerimizi ününü duyduğumuz ancak Fethiye’ye gittiğimiz gün uğramayı unuttuğumuz metruk Kayaköy ziyareti ile bitiyoruz. Kısa gezimizin uzun özeti bu şekilde son buluyor… Kalpler hep Ege’de kalıyor.

Eksik ne kaldı? Bodrum da olsaydı, tam olacaktı…

Güney Ege”ye bir seyahat planlıyorsanız, oteller için evvelinde muhakkak Küçük Oteller sitesini incelemeyi unutmayın!

Blogger’ların Davos’u, PepsiCo İyi İçerik Kampı

Blogger’ların Davos’u, PepsiCo İyi İçerik Kampı

Hürriyet gazetesi Blogger’ların Davos’u başlığı ile haberi yayınladı. Ben de aynen kullanıyorum izinleri ile. Geçtiğimiz hafta sonu PepsiCo ile Bumerang’ın birlikte organize ettiği “iyi içerik kampı” etkinliği için Abant’taydık. Gezi blogger’ı olarak iyi içerik üretmenin inceliklerini tartıştığımız hafta sonu boyunca benim asıl incelediğim Abant’tı. Uzun zamandır listemdeydi ancak önceliği olmadığı için bir kenarda duruyordu Abant. Ölünceye kadar tamamlamam gereken bir liste var sanki ve arada telaşlanıyorum ya bitiremezsem diye. Bir taşla iki kuş vurulacak etkinlikler olunca da ne yalan söyleyeyim daha fazla seviniyorum işte böyle.

20130224_125058_0 (1)Faydalı sunumlar, tartışmalar, misafirperver ve her türlü detayı düşünmüş bir organizasyon ekibi, otelin enfes yemekleri, kış günü cam açtıran sıcak mı sıcak bir otel odası.  Her şey yolunda.

Abant nasıl mı? Yedigölleri görmeden ovv şahane diyemeyeceğim. Birincisi tahmin ettiğimden çok daha küçük bir göl. Etrafında eğer hava dondurucu değilse yürüyüş yapabileceğiniz gibi. Fotoğraf meraklıları için yine iyi bir alternatif. Bir daha gidecek olsam en fazla 1 gece geçiririm. Gider miyim onu da bilemiyorum gerçi. Büyük Abant Oteli ise pek çok aktiviteyi yapabileceğiniz, oldukça donanımlı bir otel. Eski bir otel aslında ancak odalar yenilenmiş. Avrupa otellerine göre yurdumdaki kocaman otel odalarına bayılıyorum. Tüm eşyalarımı istediğim gibi dağıtıyorum. Küçük odada böyle bir şansınız yok çünkü. En mantıklı şekilde kullanmak zorundasınız.

Internet. Evet otelde ciddi anlamda internet bağlantı sorunu vardı. Bizim grubu düşününce herkes en az 1 kez sinir krizi geçirecek raddeye gelmiştir. Bir otelde olmazsa olmazlardan biri olmalı artık, nasıl ki sıcak su arıyoruz muhakkak. İnternet bağlantısı da öyle. Çok güçlü modemler var dağıtım alanı geniş olan. Allah’tan Türkiye’deyiz, diye düşünüyorum telefonumun interneti var. Bir de yurt dışında olsaydım herhalde ruh sağlığımı kaybedip geri gelirdim. Ne yapayım, bağımlıyım ben internete.

20130224_110001_0Güzel konulara geri dönelim.

Özgehan Omağ (omactivities.blogspot.com), Nilüfer Türkoğlu (hippikiz.com), Ahmet Emin Şensoy (rahatyazar.com), Hakan Yıldırım (boomersmag.blogspot.com), ve ben iyi blog yazmanın 15 sırrını Hürriyet’e yazdık.

İyi blog yazmanın 15 sırrı

1. İyi içeriğin olmazsa bir çöpsün! İnternetteki içerikler çok hızlı tüketiliyor. Her zaman yeni ve iyi içerik üret.
2. İstikrarlı ol.
3. İçeriğin içindeki bilgilerin kaynağını mutlaka belirt.
4. Bilginin doğruluğundan yüzde 100 emin ol.
5. Kullandığın içerikle nefret olgusu yaratma. Yapıcı bir eyleme teşvik et. Nefret toplumları yaratmanın kimseye faydası yok. İşe yarar, toplum için yaratıcı ve onarıcı ol.
6. Aceleci olma. Yazdıklarını yayımlamadan önce en az üç-dört kez tekrar oku.
7. Yazım kurallarına dikkat et. Türk Dil Kurumu en iyi dostun olsun!
8. Üslubun olsun.
9. İyi bir tasarımla ortaya çık.
10. Haber dilinden çok, birinci tekil anlatımlar okuyucu ve takipçileri etkiliyor. Yazı stilini belirle.
11. Bırakılan yorumlara mutlaka cevap ver.  Ziyaretçilerini asla hafife alma.
13. Cebinde her daim yeni bir yazı, görsel, video vs hazır olsun.
14. Yazdıklarını daha fazla insanla paylaşmak için sosyal medyayı mutlaka kullan.
15. Yukarıdakilerin tümü realist sırlardı. Biraz da romantik ol! Oku, araştır, gözlem yap, hayal kur.

Etkinlik, Hürriyet gazetesinde, Radikal gazetesinde haber olarak yer aldı.

PepsiCo iyi İçerik Kampı’nda hangi bloglar mı vardı?

http://karsiyakalife.com.tr
http://gezenbilir.com
http://www.maroon.com.tr
http:/balkopugutasarim.com
http://dadatart.com
http://kuyruksuzucurtma.com/
http://www.rahatyazar.com/
http://hah-tv.com/
http://boomersmag.blogspot.com

Pazarlama İletişimi


http://hippikiz.com/
http://aristolog.com/

Anasayfa


http://omactivities.blogspot.com
http://sonradangurmeler.com/
http://www.pazarlamaturkiye.org/

ANASAYFA


http://mutfakvetatlar.blogspot.com
http://bilinmeyenrota.blogspot.com
http://dijital-iletisim.blogspot.com/
http;//volkansmsek.blogspot.com/
http://birfilmvar.blogspot.com/

DSC_0813

Sevgili İsmail Özdemir‘in güzel sözü ile bu uzun yazıyı bitiriyorum. “İÇERİK ALTIN GİBİDİR; ÇOK İYİ BİR İLETKENDİR, DEĞERİ AZALMAZ VE SİZİ GÜZEL GÖSTERİR.”

Kuyruksuz Uçurtma 5 Yaşına Girdi

Zaman nasıl da geçiyor insan anlamıyor, hala en baştayım gibi. Biraz teknik bilgim artsa da heyecan, özen, emek verme isteği aynı. Çocuk gibi, sevgili gibi.  Hep düşünüyorum bir gün yaşlandığımda, yıllar yine akıp gittiğinde ne olacak? Ya da gezmeye devam edebilecek miyim? Hayat ne gösterecek bana. Bilinmiyor hiç… Her zamanki gibi İrem suyu akışında izle. Zaten o yolunu elbet bir gün bulacaktır. Çok sevdiğim blogumun yaşından bahsederken nerelere gitti aklım. Hayatı sorguladım 2 dakikada beynimde. Oluyor işte öyle. Bu sene de çok yeni yer görmek, yeni insanlarla tanışmak için içim kıpır kıpır. Allah bana ve aileme önce sağlık, daha sonra para ve uygun zaman versin diye dua ediyorum. Şimdi de bir şampanya açacağım gerçekten! Mutlu yaşlara Kuyruksuz, uç hep böyle özgürce! [youtube]http://www.youtube.com/watch?v=Lb9X5jMofEo[/youtube]

En Sevdiğim Seyahat Aplikasyonları

En Sevdiğim Seyahat Aplikasyonları

Telefonumla aşk yaşıyorum 1,5 senedir. Beni tanıyanlar bilirler ve hep de şikayet ederler “İrem yeter bırak elinden şunu ve bizimle ilgilen” diye. Peki ne yapıyorum ben bu Galaxy Note ile gece gündüz?

Screenshot_2013-02-07-17-35-42Sosyal medya kullanımım elbette biraz da işim gereği had safhada. Bunun dışında pek çok bilgiye hızlıca ulaşıyorum ki artık hepimiz akıllı telefonlarla aynı durumdayız. Bana has bir şey değil bu. Bir restorana gidin, yemek geldiğinde önce herkes fotoğrafını çekiyor, paylaşıyor sonra çatalı eline alıyor.

Eğlendiren kullanımın dışında oldukça faydalı uygulamalar da mevcut. Özellikle bol seyahat edenler için elinin altında olması gerekenler. THY, Pegasus gibi uçak bileti satan firmalarla birlikte Skyscanner gibi uçak arama motoruna ait mobil uygulamalar. THY’nin kullanımı güzel olmamakla birlikte Skyscanner şahane. Screenshot_2013-02-07-17-36-35

Otel bulma konusunda ise booking.com favorim. Expedia aplikasyonu ise görsellikle beni büyülüyor. Telefonun sinyal aldığı bölgeye göre hemen lokasyon bazlı bilgileri önünüze seriyor. Tripadvisor’a ait aplikasyon da oldukça faydalı. Özellikle daha evvelden konaklamış olan misafirlerin görsellerini incelemek daha doğru karar vermenize yardımcı olacak.

Bir de Tatil Sepeti var ara ara girip baktığım. Henüz bir şey satın almadım ama merakımdan dediğim gibi ara  ara bakıyorum.

Haritalar, foodspotting’i özellikle saymıyorum. Gittiğim yerde gezerken en fazla baktığım aplikasyon ise walkroid.

Ya sizin favori aplikasyonlarınız hangisi?

Edirne Büyük Havra | Kal Kadoş Ha Gadol

Edirne Büyük Havra | Kal Kadoş Ha Gadol

Çocukluğumda dimdikti. Çatısı, görkemli kapısı, kapalıydı ama içine bir şekilde girmek için can atardık. Şimdi 2013 sonunu beklemek zorundayız. Yahudi cemaatinin desteği ile Edirne’deki büyük havra onarılıyor.

IMG_20130201_1603181905 Edirne büyük yangınında İspanya ve Portekiz’den Edirne’ye göç etmiş olan farklı gruplara ait toplam 14 sinagog yanmış. Hemen 1906’da Fransız Mimar France Depre’ye Viyana Sinagog’unun aynısı yaptırılmış ve 1907’de Kal Kadoş Ha Gadol (Kutsal Büyük Havra) ismi ile ibadete açılmış. Tabi aradan yıllar yıllar geçince ve Yahudi Cemaati İsrail ve İstanbul’a göç edince harabeye dönen bu özel yapı şimdi 2013 sonundan itibaren ibadete, düğünlere açılacak. Şükürler olsun ki Edirne’nin en güzel yapısı Selimiye Cami’nden sonra en özel yapısı yenilenecek Edirne’li Yahudiler ile dünyanın her yerinden gelecek olan Yahudiler ibadetlerini gerçekleştirebilecekler.

IMG_20130201_200435Fotoğrafları çektiğim gün Kaleiçi’nde dolandık, dolandık. Eski harabeye dönmüş konakları gezdik. Clara’nın evine girdik büyülendik. Edirne’nin en değerli evlerinden biriymiş Clara’nın evi. Yarısı yıkılmış vaziyette, herhangi bir koruma yok, içine isteyen istediği gibi girebiliyor, çok yakında yandı haberini alırsak şaşırmayalım. Duvarlarındaki, tavandaki, merdivendeki resimler büyülüyor insanı. Restore edecek bir cengaver aranıyor. Restorasyonu elbette zorlu ve masraflı olacaktır ancak kaybolan bir tarih belki de uzun yıllar daha zorla da olsa yaşatılacak. Sevap gibi bir şey bu! Keşke param olsa, o evi restore ettirsem, sonra sergilemeye açsam…

IMG_20130203_120440Okuyana not, Edirne’ye geldiğinize Cumhuriyet Caddesi, bu caddeyi kesen Maarif Caddesini gezmeyi unutmayın. Eski Osmanlı, Yahudi konaklarının hepsi bu bölgede. Görülmeye değerler.

Sultanahmet’te Bir Gün

Sultanahmet’te Bir Gün

Değişik bir gün hem de uzakta değil, uçağa binme, yetişme, kaybolma korkuları olmadan. Sadece arabayı hangi güvenli otoparka bırakırım derdi benimle birlikte.

IMG_20130123_163645
Sultanahmet Camii

Yer Sultanahmet, bugünkü gezim Ziya Bozoğlu mihmandarlığında gerçekleşiyor. İyi bildiğim bir bölge ancak  gün neler gösterecek, nasıl sürprizler hazırlıyor bilmiyoruz. Ziya İtalya’da yaşayan bir Türk. Dünyada sayılı halı, kilim uzmanlarından biri ve Sultanahmet’i benden çok çok daha iyi biliyor.  Bende herhangi bir plan yok,  kuyruk olmuşum bu sefer.

20130123_140918
Havuzlu Restoran

İlk durak Kapalıçarşı, Şark kahvesi, demli, acı bir çay, bitiremeden kalkıyoruz. Karnımız aç, öğlen yemeğini halledip akabinde çay veya kahve sefası yaparız diyoruz.  Kapalıçarşı bildiğiniz gibi, her zaman büyüleyici, her zaman heyecanlı ve neşeli. Aslında dışarıda hava çok güzel ve ben kapalı mekanda olmak istemiyorum, bunu dile getirmeme gerek kalmadan Havuzlu restorandaki muazzam beğendi yemeğimden sonra sokağa atıyoruz kendimizi. Yemek mi nasıldı? Gidip siz de yiyin sonra konuşalım. Fırın makarna, beğendi, süzme yoğurt, tatlılar, merhaba, hoş geldiniz diyen papağan. Hepsi görülmeli, tadılmalı…

IMG_20130123_175858
Cocoon’daki el yapımı bereler, şapkalar

Yemek sonrası kahve Nuruosmaniye’deki halı tüccarlarından Atilla Bey’in mağazasında içiliyor. Lübnan’lı bir müşteri kızına halı seçiyor o arada. Esnaf aynı esnaf. Benim sevdiğim gibi. Arada konu futbol, yolda radyoda duyduğum birkaç bilgiyi sohbete dahil olmak için atıyorum ortaya. Havam batsın.

IMG_20130123_180157Arada durup fotoğraf çekiyoruz, benim elimde Galaxy Note, Ziya’da ise kocaman bir Canon D90. Ama önemli olan göz, bakış diyerek kendimi teselli ediyorum.

Yürümeye devam. Marmara Üniversitesinin Rektörlük eski binası sanat galerisi olmuş. Kapıda müze yazıyor o ayrı. Kısaca ne var ne yok içeride diye giriyoruz. Kötü bir duvar boyası, karışık bir sergi, yanlış ışıklandırmalar ve albenisi kaçırılmış bir bina. Minik dokunuşla nasıl güzelleşir diye konuşuyoruz. Sergi çıkışında Cocoon mağazasında çay molası ve eşşiz keçeden yapılmış veya örgü bereler, şapkalar. Cocoon’un terasının manzarası; hava açık, adalar, modalar, Kızkulesi, Sultanahmet Camii… Bol bol deklanşör sesi.

Yürümeye devam ediyoruz, arada telefonumdaki adım sayara bakıyorum, kaç kaç kilometre yürümüşüz. 6’yı geçmişiz çoktan.

Akşam meşhur Balıkçı Sabahattin’de son buluyor, bol beyaz şarap pardon Bianco! Az meze, az balık. Yeter de artar bile. Hep gezsek keşke…

velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu