En son ne yazdım?

God gave me everything

Yazacak çok şey var ancak kafamda toparlanmaları sanırım zaman alacak.

Neresinden başlayıp, neleri yazabileceğimi de pek bilmiyorum. 1 saattir kayıt sayfası açık sadece başlığımı yazabildim. Gerisi gitti-geldi, gitti-geldi.

Facebook açık, last fm açık, zargan açık, ntv açık, TV’de kanallar arasında dolanıyorum. Ha bir de outlook açık, gelen 3-5 maile cevap yazıyorum.
Sanırım bugün blog güncelleme için uygun bir gün değil.
Üzgünüm…

Ev kızı oldum

Ev erkeği de.

Perşembe gününden beri Edirne’deyim. Pazartesi ya da Salı günü İstanbul’a geri döneceğim. Sonra Cuma günü tekrar Edirne. Şanslıyım ki İstanbul Edirne arası kısa bir mesafe. Yol sıkıcı değil, hatta çoğu zaman yolun nasıl geçtiğini anlamıyorum bile.

Neden ev kızı oldum? Pazara, markete gidiyorum. Ayrıca yemek yaptım bugün! Uzuuun zaman sonra ilk defa diyebilirim yaptığım yemek için. Eskiden neler neler yapardım ama sonra hevesim kayboldu, gezme tozma daha cazip gelmeye başladı bana. Bugün yaptığım kremalı, mantarlı, tavuklu makarna. Babam çok seviyor. Ben de.

Ev erkeği oldum. Neden? Servislerde geziyorum. Araç muayenelerini yaptırıyorum. Yürüyüşüm bile değişti. Kızdırana tekme tokat girişebilecek bir serseri edam oluştu:)

İstanbul’u unuttum, işimi gücümü unuttum, binlerce tatil planım vardı hepsini unuttum. Şikayetçi değilim. Yeter ki eski düzenimize geri dönelim.
Ben inanıyorum bunu minimum zararla atlatacağımıza. Hatta tahminlerden çok daha hızlı bir şekilde babamın bu hastalığı yeneceğine.

Edirne’deyim

Edirne’deyim

Bir yağmur, bir güneş, bir yağmur, bir güneş. Nasıl güzel bir yoldu yine…
Baharın yeşillikleri tüm Trakya’yı sarmış. Yol bomboş, müzik muhteşem. Daha ne isteyebilirdim ki! Geldiğim yerde morallerin iyi olmasından başka. İlk başta bir gerginlik oldu. O gerginlik de ancak 2-3 saat sonra geçebildi. Korkmamak elde mi? Vücudunda can sıkıcı bir oluşum var ve sabah akşam onunla olmak, vücudunda durduğunu biliyor olmak nasıl da sıkıyordur canını.
Çok seviyorum bu evi. Ana kucağı, baba ocağı ne de olsa. İstanbul’da “olmaması gerekenler”den uzak. Temiz, huzurlu. Bu süreç de geçtikten sonra iyice eskisi gibi olacak.
Yarın biraz zor bir gün olacak ama geçecek. En azından bir basamak çıkmış olacağız. Sonrası da umarım kolaylıkla gelir ve geçer.
İyi ki internet, iyi ki google var. İnsan neler öğreniyor. Babamın raporlarında geçen bazı kelimeleri inceledim, içim biraz olsun ferahladı. Umarım okuduklarım gibidir…
Yolda gelirken yine leylek gördüm. Bu bahar ilk gördüğüm leylek. İnançlarıma göre bol gezeceğim anlamına geliyor. Hoş ablam doğuştan leylek sürülerini görmüş olduğumu iddia eder.
Geçen sene leylek sürüsünü görmüştüm, tüm yıl boyunca çılgınlar gibi gezdim. Bu sene tek bir adet gördüm ama GÖRDÜM yine de. Hem geçen sene daha geç bir zamanda görmüştüm. Bir arkadaşım tek gördüğüm leylek için “işte evden işe işten eve gezersin” diye dalga geçti. Güldüm ben de:) Hala da gülüyorum:)

Karar verdim

Dövmemin ne olacağına. Çok hızlı oldu değil mi? Yılların kararsızlığından sonra. Babamın adını yazdıracağım. Çok ciddiyim. Hayatımda değişmeyecek tek gerçek erkek o çünkü !

Dün-bugün

Dün Tülin’ciğimle İstanbul Film festivali açılışındaydık. Film gösterimi öncesinde festivalde gösterilecek filmlerden oluşturulmuş mix tanıtım filmleri, Türk sinemasına emek vermiş kişilere verilen onur ödülleri, Candan Erçetin, Melike Demirağ ve Şevval Sam şarkıları sıradandı. En sevdiğimiz kısım, bu sene kaybettiğimiz sinemacıların resimlerinin sırayla geçişi ve alkış tufanı. Tülin ile sanki oraya ağlamaya gitmişiz gibi zırladık durduk rahmetli olan sanatçıların resimleri perdede oynadıkça.
Sonra filme geçtik. Lanet olsun ki ortada ve güzel bir yerde oturuyorduk. Yoksa ilk dakikalarda kalkıp gidecektim. Kendini Kürdistan’lı olarak tanıtan Musul doğumlu bir Iraklı kürt genç Fransa’dan İngiltere’ye geçmeye çalışıyor. Türk askerinin Türk sınırında yakalandığında onun başına poşet geçirdiklerini ve 8 gün boyunca bu poşetle durduğunu anlatıyor. Ara ara yine Kürdistan geçiyor. Kürtçe konuşuluyor filmde mülteciler kendi aralarında ama arada da Türkçe cümleler de geçiyor. Hoşlanmadım. Tülin de hoşlanmadı. Ama kalkıp gidemedik. Ben arada uyukladım. Hem canım sıkkındı hem de yorgundum, çok benzer bir filmi de daha evvel izlemiştim. Etkilemedi beni. Açılış için başka bir film olsaydı ben daha tatmin olmuş şekilde ayrılacaktım oradan. Ama nafile.
Sonra Cafe Den’e gidip birer kadeh şarabımızı içtik. Keyifliydi, son olarak da Chocolate cafeye gittik. Salak bir yer. Bir daha gitmem.

Bugün ise sabah erkenden kalkıp Balat turuna gittik. Keyfim olmadığı için nereleri gezdim, neler yaptım çok hatırlamıyorum. Fotoğraflara bakınca sanırım aklıma gelecek. Bol bol kilise, bol bol metruk ev, fakirlik, pislik gördük. Çok eski bir semt olması ve bazı yaşanan evlerin 100 yıldan da eski olması muhteşemdi. Yediğim köfte ile biraz kendime geldim.
Bugün iğne olmaya başladım. Neredeyse 2 ayda 4 kilodan fazla kaybettim. Bu benim için facia! 2000 yılındaki kiloma düşmüş oldum. 3-4 gün bu iğneden olacağım bakalım fayda edecek inşallah. İğneden de öyle korkuyorum ki! İğne olmak için MSC’ye gittim bizim hemşire halletsin diye. Kız daha iğneyi eline aldı benim tansiyon 6’ya düştü, nabız fırladı:)))) Acımayacağını bile bile bu ne korku! Ne komik ya çocuk gibiyim!
İşte ben…

İşte ben…

Aktif, dinamik, heyecanlı:))
Birkaç hafta önce spontane bir şekilde Maide ile kahve içmeye diye çıktık ve benim salak ama beni çok seven arabam bizi taaa Kilyos sahiline kadar götürdü. Çok keyifliydi, Maide arabada sigara içemediği için deliriyor ama yapacak bir şey yok…

Acilen

Üşenmeyip ve araştırıp bir fotoğraf makinesi almalıyım kendime. Bozulanı tamir ettiremiyorum. Ama bu arada çok güzel şeyleri hep kaçırıyorum. 2 dk’da bir şu an bilgisayarımdan gözümü kaldırıp ormana bakarken önümden uçup geçen kuşları çekmek istiyorum. Yolda 120 km hız ile giderken bir şey gördüğümde hızlı bir frenle sağa çekip hemen çekmek istiyorum gördüğümü ama yapamıyorummmmmm, acilen acilen acilen…

Bahar güzel

Sabah erkenden kalktım ve şimdi MSC Çekmeköy’deyim. Peş peşe 2 toplantım var ve akabinde de koştura koştura konferansa gideceğim. Yoğun bir gün. Ancak baharın gelişi, güneşin tepemde oluşu artık daha ince şeyler giymek istiyor olmam ve her gün Kekova’daki pansiyonun sitesine girip hayal kurmam bana yetiyor. Artık kendime geldim. Kış bitirdim o beni bitirmeden.
Karar da aldım. Haftada 1 ya da 2 kez buraya gelmeliyim, burada çalışmalıyım. Atmosferi bambaşka. Şu an bilgisayarımın ekranından gözümü biraz yukarı kaldırdığımda ormanı görebiliyorum, kapı hafif aralık azcık serin ama tertemiz hava vuruyor yüzüme. Daha ne isteyeyim ki?

Bugün öğrendiklerim

Magna Carta (biliyordum da tarihi vs gibi detayları yoktu iyi oldu refresh! ) 1215, Kral John.
İETT: İstanbul, Elektrik, Tramvay, Tünel, kuruluşu 1800’lerin sonlarıymış.
Washington D.C : D.C’nin açılımı District of Columbia, Colombia değil. ABD’nin başkenti, 50 eyaletten biri değil ama kendi başına bir eyalet de değil, özel bir bölge gibi bir yer. Belediye başkanı var ama valisi yok. Diğer eyaletlerden farklı olarak. Ama bir başkanı var o da dünya başkanı gibi bir şey artık.
Amerika’da her gördüğün bol karlı yere aaa Alaska dememen gerektiğini irem sana söylüyorum bugün öğrendin. Hoş sadece seninkisi dikkatsizlik ve düşünmeden konuşmaydı. Yoksa bilirsin sen de pek çok şey… Hafife alınmak hoşuma gitmez.
velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu