En son ne yazdım?

Öyle bir Madrid ki o!

Tarihler belli, etkinlik detayı belli ancak benim gidip gitmeyeceğim, iş durumum hiçbiri belli değil.

Gitsem de hem iş arasında seyahatin tadını çıkarabilir miyim? Kafamda deli sorular. Durum netleşince hızlı bir bavul hazırlama, geçmişte kalmış seyahat öncesi heyecanın yeniden ortaya çıkması, şaşırtıcı birkaç emare daha… Sabahın 5’inde duşumu alıp, Sabiha Gökçen’e doğru yol alıyorum. Toplamda 40 kişiyiz ve Madrid’de bizim bulunduğumuz tarihte Final Four etkinliği gerçekleşecek. Bir Türk takımının orada yer alması uçaktaki yolcuları, bizi hatta uçuş ekibini de heyecanlandırıyor. 4,5 saati geçen bir yolculuk bana göre olmasa da bir şeylerle oyalanarak korkumu gidermeye çalışıyorum.

20150516_110345
Debod Tapınağı

Madrid’e inip hızlıca otelimize, akabinde de Fenerbahçe ile Real Madrid maçını izlemek üzere Barclaycard Center’a ulaşıyoruz.  Salon şehrin ortasında, atlı polisler etrafta gezse de içeri girmemiz, yerimizi bulmamız son derece kolay oluyor. Yunan, İspanyol, Rus taraftarlarla beraber salonun her yerine dağılmış bolca çubuklu forma giyen Türk taraftar bulunuyor. Arada Türkçe tezahürat duymak çok hoş. Benim gibi göz yaşları aportta bekleyen biri için hep duygusal, hep duygusal…

20150516_123354Maalesef ki Fenerbahçe yeniliyor. Sabah erken kalkılmış, uzun bir yolculuk yapılmış, maçta bolca ışık, bolca gürültü ile vücut artık yeter, git dinlen diyor. Gözler kapanır vaziyette oteldeyiz. Çıkıp gezenler, Madrid gecelerini keşfedenler, Sol Meydanında Fenerlilerle selamlaşanlar da oluyor ama zayıf bünye İrem kocaman yatakta çapraz yatışa geçiyor bile. Ertesi güne enerji gerek zira program yoğun.

20150515_205628
Barclaycard Arena

Sabah hızlı bir şehir turu, Sol Meydanı, Debod tapınağı,  Plaza Mayor, Retira Park‘ı yaşamadan sadece civarında dolaşabiliyoruz, maalesef ki vaktimiz yok. Hızlı bir tur ile San Miguel‘e de uğruyoruz. Başka zaman uzunca bir süre geçirmek isterim, bir mojito içmek, nefis kokan yemeklerden yemek isterim orada. Barselona‘daki Boqueria‘dan daha küçük ancak daha sevilesi. Kilise gezmiyordum uzun zamandır, hepsi birbirine benziyor nasıl olsa diye. San Francisco El Grande yine de büyülüyor, iyi ki girmişim diyorum. Bu gezide de hiç müze yok. İsyanım zamansızlığa. Demek oluyor ki Madrid yeniden gezilmeli.

20150516_130119
San Miguel

Öğlen olduğunda acıkmışız ki girdiğimiz tüm Tapas barlarda tabakları silip süpürüyoruz.  Yemek sonrası ise geleneksel İspanyol lezzeti Churro deneniyor. Tarzım mı? Değil, tatlı ile ne zaman aram olmuş ki? Ama gitmişken yenmeli tabi. Sıcak çikolatalı pudinge banarak yenen bir hamur kızartması düşünün. Zevk meselesi bu.

20150516_150326
Churro sosu

Öğleden sonra için çok farklı bir deneyim bizi bekliyor. Boğa güreşi izlenecek. Aslında kesinlikle gitmeme taraftarıyım. Akşam yemeği için hazırlanıyorum. Tüm ekibin biletleri alınmış ve ben giderim ama girmem içeri diyorum. Rehberimiz otobüste gerekli açıklamaları yaptıkça yok yok asla girmem ağır basıyor. Ne zaman ki arenaya ulaşıyoruz, o insan kalabalığı, o nezih giyimli hanımlar, ellerinde yelpazeleri, şık şıkıdım kıyafetleri, şapkaları. Yapının haşmeti, etkileyici pek çok şey var. Neyse diyorum girer çıkarım. Ama mümkün mü? Güreş sona ermeden çıkmam mümkün değil. Ayrıca çok şanslıymışız çünkü senede 2 kez yapılan atlı boğa güreşine denk gelmişiz. Ritüel boğa meydana çıkana kadar ne yalan söyleyeyim ki büyüleyici. Boğa çıktığı an o büyü bitiyor bende. Kendimi suçluyorum ne işim var burada, bu nasıl bir vahşettir, boğa yenilmesin istiyorum. Adam ölse sanki üzülmeyeceğim. Ama işte insan zekası ile üretilen bir gelenek, show etkilemiyor bu noktada beni. Ellerimi yüzüme kapayıp yere bakıyorum. Arada hınca hınç dolmuş arenadan oleey ya da aaahh gibi sesler yükseliyor. Bir şeyler oluyor o arada demek ki. Bakamayacağım. Görmemeliyim ve nasıl çıkabilirim. Pek çok insanın keyfinin yerinde olması da ayrı bir tez konusu. Orada başka bir canlı sadece show için öldürülüyor. O da bir canlı, acaba neleri algılıyor, neler düşünüyor? Binlerce soru kafamda. Bir an gözümü kaldırıp baktığımda göz yaşlarım akıyor, dizlerim titriyor. Ne diye girdim ki ben oraya, şık kadınlara mı kandım? Çıkıyoruz hızlıca. Sinir sistemimin normale dönmesi birkaç saati alıyor. Allahtan ekibimiz negatif düşünceleri etrafımızdan uzaklaştırıyor.

20150516_185925Akşam ise Madrid’in en çok nam salmış mekanı Ramses’te rezervasyonumuz var, yemeğimizin akabinde kulübe geçeceğiz. Masamız şenlikli, birbirinden farklı işler yapan, benzer frekansa sahip insanlar denk gelmişiz ki kahkahalar gırla, tadımız kıvamında. Gecenin geç saatlerinde ekip küçülse de gezme isteğimiz kısılmıyor. Foursquare yardımcı oluyor ve birkaç kulüp daha gezerek sabahın 5inde odalarımıza ayrılıyoruz. Çoook uzun zamandır geceyi bu kadar uzatmamıştım herhalde. Genelde ben uykuyu, uyku da beni sevdiği için geceler bende kısa, gündüzler daha uzun geçer. Madrid istisna olarak tarihime geçiyor.

20150517_020902Ertesi gün ise programımızda şehir merkezine 35 km uzaklıkta bir outlet olmasına rağmen ben program dışı davranıp hızlı trenle Toledo‘ya gidiyorum.

20150517_180613Dürüst olmak gerekirse eğer tek başıma, böyle bir grup haricinde gelmiş olsaydım, Madrid hafızamda başka yer edecekti. Grupla ve her şeyi başkaları tarafından organize edilmiş gezilerde, program dahilinde hareket etmek, keşiflere kapalı olmak çok bana göre olmasa da Madrid’i seviyorum. Barselona’nın kozmopolitliğinden uzak, daha düzenli, daha nezih ve daha yaşanılır bir şehir olarak büyülüyor beni. O ağaçlar, parklar hepsi bir şehri en güzel yapanların başında geliyor. Bizim imrendiğimiz ve bizim kendimizi gün be gün yok ettiğimiz…

20150516_191704Son gün mü? Uçak öncesi yerel bir markete gidip tek haneli rakamlara şarap, zeytin, havyar gibi Türkiye’de pahalı ama oralarda çok daha uygun olan keyfi alışverişi bavula dolduruyoruz.

Dönüş mü? Havaalanında bolca içerek o 5 saatin nasıl geçtiğini hatırlamadan, uçaktaki eminim diğer yolcuları da rahatsız ederek geçiyor. Çok ayıp İrem!

Halkidiki, Yunanistan’ın Maldivler’i

Öyle yorgunum ki bavula ne koyduğumu hatırlamadan, bilinçsizce yatıyorum yatağa. Sabah erkenden yola çıkma planımız var. Özlem ve Elif arabayla bizim siteye gelecekler, daha sonra benim arabayla yola koyulacağız. Eğer ben çalan telefonları duyar da uyanırsam. Allahtan ablam var, “İrem kalk Özlem’ler otoparka gelmişler bile” demesiyle fırlıyorum yataktan.

kalkış  Atatürk Havalimanı varış  Stavros Beach  Stavros  Yunanistan   Google HaritalarSabah 04.30, 5 kız başımıza İpsala’ya, oradan da Kipi kapısını geçerek Yunanistan’a gireceğiz. Yolda inanılmaz bir sis var. Üstüne bir de her yaz öncesi tamirata geçen duble yol, düşük banket, görme mesafesi 20 metrelerde. Öyle uyanığım ki 5 duyum ile kullanıyorum resmen arabayı.

20150502_111036Durmayı planladığım benzinliklerin tabelalarını bile ancak benzinliği geçtikten sonra algılayabiliyorum. Malkara’ya gelmeden önce hemen sağda kahvaltı için herhalde yiyecek buluruz düşüncesi ile girdiğimiz bir peynircide hayatımızın belki de en güzel tostunu yeyip, sis endişesini biraz üzerimizden atarak yola devam ediyoruz. Neresi miydi burası ismi Ünal Peynircilik. Yazın kenara, Bozcaada, Saros ya da Yunan’a doğru giderken lezzetli bir mola.

20150502_125121Ne zaman ki Keşan’ı geçtik, yolda seyreldik, 1 Mayıs tatilini birleştiren diğer Kuyruksuz’lar başka yollara ayrıldılar. Biz vardık bile İpsala kapısına. Hızlıca ehliyetimi beynelmilel hale getirmem gerekiyor. Bu ne demek? Bizim Türkiye’de kullandığımız ehliyetleri Avrupa Birliği kabul etmiyor. Eğer oralarda araç kiralarsak sorun yok. Ancak karayolu ile kendi aracımızla çıktığımızda illa ki bu ehliyeti de 415 TL ödeyerek almamız gerekiyor. Az para değil ancak heyecan ve isteğimiz büyük.

20150501_114311Maksimum 1 saat içinde Yunan tarafında da işlemlerimiz bitiyor ve Egnetia otobanında güneş açmış, gün pırıl pırıl, uykusuzluk uçmuş gitmiş ve biz nereye gideceğimizi bilmeden ilerliyoruz.

Ne otel rezervasyonumuz var ne de bildiğimiz bir rota. Çok kez Yunanistan’a gittiğim için endişem yok. Aklımın bir köşesinde Halkidiki var aslında. Dedeağaç, Kavala, Thassos, Selanik bildiğim yerler ve kızlardan da evet Halkidiki güzel olur düşüncesini duymak istiyorum. Geç olmadan hem fikir olarak sırasıyla, Dedeağaç, Gümülcine, İskeçe, Kavala geçiliyor. Saatler 11’e yaklaşmış, sabah kahvesi içilmeli. Ancak Yunanistan otobanlarında benzinlikler yol içinde değil, kenarda, otoban gürültüsünden uzakta. Ama ben yine keşfetme derdindeyim. Tünellerden geçip arada deniz, koy gördükçe Nea İraklitsa tabelasından hemen sapıyorum. Ben de bilmiyorum ne bulacağımızı. Ancak Yunan’da hele ki basit bir sahil kasabasında negatif bir şey bulmam imkansız. Mayıs’ın biri. Hem onlarda da tatil ve ayrıca Yunan kültüründe yeni ay hep güzellikle, neşe ile karşılanır, kutlanır. Arabayı park eder etmez tüm bu saydıklarımı canlı gözlerle yaşıyoruz. Benim ekip mutlu, sahil kenarında ağaç altındaki kafede kahvelerimizi yeni moda kocaman gözlüklü Yunan delikanlısına sipariş ediyoruz. Oh be, hem bahar gelmiş, hem özgürüz, hem hayatı yaşıyoruz dolu dolu, hem de kahve geliyor. O sırada internete de girip, Halkidiki bölgesinde nerede kalsak diye araştırıyoruz. İlk parmakta Stavros kasabası mantıklı geliyor ve orada Alexander Inn otelini kaydediyorum, rezervasyon yapmadan. Gidince belki fikrimiz değişir, kim bilir, bize belli olmaz.

IMG_2643Nitekim, hem oteli hem kasabayı pek seviyoruz. Son derece bakir bir yer, otel misler gibi, tertemiz, 2 kişilik oda, kahvaltı dahil 40 Euro. Aile işletmesi, evin kızı kaydımızı alıyor, damadı öğle yemeği için Lefteris’i öneriyor, oğlanın karısı Dina ise ertesi sabah bize enfes bir kahvaltı hazırlıyor.

IMG_2667Eşyalarımızı atar atmaz, Yunan mezeleri ile hasretimizi gidermek üzere Lefteris’e doğru yürüyoruz. Hemen hemen hiç turist yok kasabada. Keçisini gezdiren teyze görmek de mümkün!

Lefteris nasıl mı? Tam bize göre, servis biraz ağır aksak olsa da öğle vakti diyoruz, yetişmek zor. Kalamar ızgara hayali ile yanıp tutuşuyoruz. Hep aklımdadır, Yunan’da böyle bilinmedik yerlere gir, köy restoranlarında meze söyle… Yine yanılmadan, mesut, bahtiyar olarak hele bir de hesabı görünce cennete mi düştük diyerek birbirimizi çimdikleyerek masadan kalkıyoruz.

IMG_2725Öğleni geçti artık, biraz dinlensek fena olmaz. Güneş yakar mı? Yakar belki, ya denize girilir mi? Soğuktur kesin. Ama ben açım, denize açım. Bir daha bulamayacak gibi de biliyorum kıymetini.

İremTur akşama kadar serbest zaman diyor, benim kızlardan biri şezlongda uyuyor, öbürü odasında kestiriyor, ben internette dolanıyorum, arada lak lak yapıyorum. Ne zaman ki vücudum çok ısınıyor ben o denize girerim arkadaş, aylardan Mayıs olsa da, Yunanistan’ın kuzeyinde olsak da. Bu soğuk deniz beni yenemez. Girdim nitekim. Dondum nitekim. Çıkınca da kendimi yeniden doğmuş kadar canlı hissettim. İyi ki girdim!

20150502_145347Akşam üzeri ise biraz daha keşfetmek gerek bulunduğumuz bölgeyi. Halkidiki Selanik’in güneyinden aşağı doğru inen 3 parmağa benzer bir coğrafi alandan oluşuyor. Bu 3 parmak bolca küçük yerleşim, plaj ve tatil yeri barındırıyor. Parmakların isimleri ise Kassandra, Sithonia ve Agion Oros’tan oluşuyor. Biz şu an Agion Oros’un kuzeyindeyiz, aslında biraz güneye inmeye çalışsak biliyoruz ki gidemeyeceğiz. Zira bu bölge kadınlara ve ortodoks olmayan erkeklere kapalı bir manastır bölgesi. Biz arabayla biraz sahilden devam ettiğimizde yeşilden denizi, denizden yeşili göremez halde birbirine girmiş nefis manzaralarla karşılaşıyoruz. Ah bir yaz olsa diyoruz, şu akşam serinliği ısırmasa, cayır cayır yansak. Neyse abartmadan akşam yemeğine geçiyoruz. Gyros yani bizim bildiğimiz şekli ile döner yer miyiz? Yeriz, tavuk, domuz ya da dana. Dana yeriz, patates kızartması da söyleriz, bira değil şarap içer kişi başı 5 euro öder kalkarız. Mis gibi. Kahve ve uykunun ardından yarın hedefimiz en batıdaki ve en turistik parmak, Kassandra bölgesi!

IMG_2698Sabah herkes hazır ve nazır, Selanik tarafından değil de Halkidiki’yi tam kesecek bir rota belirleyerek, yeni uyanan doğaya hayran hayran bakarak, Aristotales‘in memleketinde felsefe üretmeden, Orhan Gencebay şarkıları dinleyerek, birkaç kez yanlış yola sapıp sonra doğruyu bularak Nea Moudania, Nea Fokea ve aklımdaki hedef Afitos!

kalkış  Stavros Beach  Stavros  Yunanistan varış  Afytos  Yunanistan   Google HaritalarKalacak yerimiz belli değil, 2 saate yakın yol yapmışız, biraz sora sora Maria’nın pansiyonunu buluyoruz. 2 kişilik oda 20 Euro. Evet çok ucuz, ancak yataktan başka bir şey bulmak da lüks. Pek konforlu olduğunu söyleyemem ancak zaman kaybetmemek adına Maria’ya tamam diyoruz. Bilmiyoruz ki ertesi sabah Maria cadının teki çıkacak, çarşafımı çalmışsınız diyecek, Yunanca kavga edecek bizimle.

Eşyaları atıp, bulutlu havada, olsun biz bikinilerimizi giyelim, yine gireriz denize yürekliliğindeyiz.

IMG_2773Halkidiki gerçekten anlatıldığı kadar var. Yunanistan’ın hatta Balkanların Maldivleri. Öylesine güzel bir deniz, berrak, tertemiz. Plaja koşarak inip, yok yahu çok soğuk giremeyiz derken 1 biranın ardından hoop sudayız. Yeniden hatırlatayım kendime, aylardan Mayıs, ilk günleri hatta. Hava bir açık bir kapalı. Elbette deniz bu mevsimde soğuk, ılık olması mucize olurdu ancak şu var ki vücut 5 dakika içinde alışıyor, bayılıyor, tutkunu oluyor hatta. Birden bire bastıran yağmur ile apar topar kaçıyoruz sahilden. E o zaman ne yapmalı, en güzeli yemek yemek! Pansiyonumuza yakın pek çok restoran var harika deniz manzarasına sahip. Thalassa güzel bir yere benziyor. Yine oturduktan sonra doğru tercih yapmış olduğumuzu gelenlerin görünüm ve lezzetinden anlıyoruz. Foursquare yorumları da bizi destekliyor.

20150502_160134Yemek sonrası keşif zamanı. Birkaç kilometre ötede Kalithea kasabasına gidip, sahilde kahve ve hiç konuşmadan geçen zaman. Ellerde telefonlar, wi-fi bulmuşken paylaşımlar, whats app diyalogları… Akşamı etmişiz.

Ertesi sabah artık kısa ve özgür tatilimizin son gününde, zamanın çoğu yolda geçecek, farklı molalarla tadı sonuna kadar çıkacak. Bu sefer Selanik tarafından Egnetia otobanına bağlanıp, nasıl geldiğimizi anlamadan kendimizi Dedeağaç’ta buluyoruz. Güneş tepede, gün bizim. Acele etmeyelim, bir de Makri plajında denize girelim.

IMG_2730Sonrası gümrük geçişi, freeshop alışverişi, yemek Keşan’da satır et keyfi ile coşacak. Tekirdağ’da kuzenimde kahve molası, sonrası ver elini İstanbul ve biten 3 günlük şahane bir tatil.

Uzun bir yazı oldu farkındayım ancak pek çok detayı aktarmak istiyorum buraya.

20150502_181418Özetle, Halkidiki bölgesinde en az 2 gün kalınmalı, mümkünse özgür olmak için arabalı olmalı. Otel yaz mevsiminde önceden ayarlanmalı. Bizim şansımıza henüz sezon başlamadan burada olduğumuz için kolaylıkla yer bulabildik.

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=Yc9Oc4KYaQ8[/youtube]

Böyle işte, bir güzel tatil hatta bilgisayar açmadan, email bakmadan harika geçti. Son yıllarda her tatilde yanımda bilgisayarım, çalışma defterim akşamları otel odalarında çalışarak geçiyor. Bir bu gezi, 3 gün boyunca ruhumu dinlendirdi diyebilirim. Darısı diğerlerinin başına…

Youtube güzel, gelsene!

Geziler fotoğraflarla ölümsüzleşiyor, videolar ile yeniden canlanıyor.

Videolarda henüz çok başarılı olmasam da çektiklerimi ve farklı programlarda üzerinde oynadıklarımı yayınladığım bir Youtube hesabım var.

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=rCf7Ccn6ScQ[/youtube]

Geçmiş tarihliler telefon ya da fotoğraf makinemin kamerası ile çekilmiş olanlardan oluşuyor. Yakın zamanda olanlar ise daha çok GoPro ile çekilenler. Kimisi çok uzun, kimisi sallanan bir kameraya hakim olma telaşında.

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=hoAktiC_1zc[/youtube]

Hala alacak çok yolum, öğrenecek çok konum var. Bu amatör halim bile bana çok keyif veriyor ne yalan söyleyeyim. İzleyince amaan bunlar ne ki diyenler olabilir. Olsun varsın, alınmayacağım.

[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=Mv72JENB81g[/youtube]

Tuzla Yat Kulübü

İki arkadaşım bahsetmişti evvelinde, bir Cumartesi sabahı da düştü aklıma Tuzla Yat Kulübü

Ne bulacağımı çok bilmeden, referansların “İrem görmelisin” demelerinin yettiği, sonradan açan güneşin coşturduğu şehirde, taa İkitelli’den Tuzla’ya kaç kilometre ya da kaç saat sürdüğünü bilmediğim bir yolculuk başlıyor. Bu iki parametreye de bakmamış olmamın sebebi yanımda Özlem’in olması ve birkaç haftalık sohbet biriktirmiş olmamız.

20150328_142545

Köprü trafiği boldur diyerek Sirkeci – Harem hattından arabalı feribotla karşıya geçiyoruz. Sonrası biliniyor, Kadıköy, Bostancı, Maltepe, Kartal, Pendik, Tuzla.

Tuzla’ya ömrümde ilk kez gidiyorum. İlk kez  gidince adresi bulmak biraz güçleşiyor, Yandex de yardımcı olmuyor, neyse ki Tuzla Yat Kulübü’nün web sitesinde telefonla ulaşıp, tarif alıyoruz. Sonrası kolay.

20150328_182554

Sokağa girdiğimiz an dizi set arabalarını görünce a-haa işte Medcezir burada çekiliyor diyorum. Ben Dragos civarıdır diye tahmin ettiğim yer Tuzla imiş.

Arabayı hemen sokağa park ettikten sonra aslında ismini düşününce, lüks, şık, spor kıyafetimle ilgili bir an acaba daha mı şıkır şıkır giyinmek gerekirdi derken, içeri girip sahile doğru ilerleyince isminin verdiği algıdan çok daha farklı bir dekorasyon ve samimiyetle karşılaşıyoruz.

20150328_173937

Gümüşlük’teki Limon’u bilir misiniz? İlk girişte orayı anımsattı bana. Farklı farklı pek çok bölümü var. Sahilde iki kapalı alanı, mini bir barı, mini bir iskelesi, bahçede kimi yerde koltuklar, kimi yerde beyaz ahşap masa ve sandalyeler. Her yerde bol bol malzeme var, hep beni düşündüren, hiç mi atmaz insanlar bir şeyleri diye. Ben atma meraklısı, az eşya sevdalısı olduğumdan sırtımda manevi yük olur hepsi. Ama tabi burada alan geniş, belki lazım olur fikri her an yerini bulabilir.

IMG_20150329_213233

Telefonla tarif alırken yemek yiyecekseniz hemen masanızı hazır edelim demişlerdi. Nitekim de masamız hazır, güneş ısıtıyor, gölge ısırıyor. Ne yesek diye düşünürken Zeynep ve Betigül hanımlar hemen size önce güzel bir salata, vişneli yaprak sarması, sonra karidesli börek ve karidesli patlıcan sarma getirelim diyorlar. Tamam, burada patron sizsiniz. Sonra öğreniyoruz ki burada mönü yok. O gün ne pişerse, ne tazeyse, ne zamanıysa servis ediliyor. Hafta sonları özellikle kahvaltıları sanırım görülmeye, denenmeye değer. Biz saati kaçırdık. Yemeklerimiz hızlıca geliyor, birer de Bomonti açıyoruz.

20150328_173139

Aslında yemekten çok her yeri gezmek istiyorum. İnstagram için bolca malzeme var burada, laykla laykla cevap verden ziyade, layk çılgını olunur. Uslu bir çocuk olup, sırasıyla gelen yemeklerimizi yiyoruz. Balık varmış ve güzelmiş ancak bize bunlar yetiyor, zira arabalı vapurda Susurluk tostunu gömdüğümüzü hatırlayarak. Sonunda bahar gelmiş, masamız keyifli, lezzetli, depresyon kılıfından kurtuluyoruz artık.

20150328_174113

Yemek sonrası artık diyorum ben biraz dolaşacağım. Tuzla Yat Kulübü’nde konaklamak için odalar da hazırlanmış, hatta bir odanın yanında koşu bandı bile gördüm. Değişik bir konsept, ne aşırı şık, ne de aşırı sistemli, rahat ve keyifli. Ege havası hakim, diğer bir şubesinin Marmaris Bozburun Yat Kulübü olduğu düşünülürse… Ayrıca ismi yat kulübü ki burada da yelken yapma şansı var. Özetle, tekneciler, yelkenciler, buraya denizden ulaşıp, isterlerse öğle yemeği yerler, isteyen hafta sonu apartta konaklayabilir, ya da bizim gibi gidip bir şeyler yiyip çıkılabilir…

IMG_20150329_024244

Hesap, 3 bira, yukarıda saydığım 3 tabak yemek ve salata ile toplam 125 TL geliyor. Az değil, ancak hepsi birbirinden lezzetli. Hesabımızı ödedikten sonra yavaştan ayrılıyoruz Tuzla’dan.

IMG-20150331-WA0003

Yolumuz uzun, Pendik Marina’da arkadaşımız Cem’in restoranı Bebek Balıkçı’sında kahvemizi içtikten sonra ikinci molamızı da Kadıköy’de Ayı ve Zeplin ziyaretlerinde veriyoruz. Gün bitmiyor bir türlü, eve girişimiz gece 2’yi buluyor. Uzun zamandır bu kadar spontane, stressiz bir gün yaşamamıştım.

Ne iyi ettik de gittik taa oralara kadar…

Seyahatte nasıl tasarruf edilir?

Pek çok yerde bolca tüyo var bu konu ile ilgili. Bavul toplama sanatı, ucuz uçak bilme marifetleri, hostelde konaklarken dikkat edilecekler, ucuz seyahat ve dahası. Zaman zaman söyleşilerde bana da soruluyor ama şu güne kadar burada hiç oturup ben de 2 kelam edeyim demedim. Yazmaya hasretim, yeni de bir içerik yaratmış oldum kendime.

fon

Önce uçak bileti, ya aylaaar önceden alınacak, ya da mil programları sıkı bir şekilde takip edilecek. Ben senede en az 1 uçuşumu millerimle yapıyorum. Seyahatin genel maliyeti oldukça düşüyor böylelikle. Üstelik Facebook’tan da kampanyaları takip edebiliyorum.

Avrupa’da şehirler küçük, İstanbul ile kıyaslanırsa en büyükleri Bakırköy, Kadıköy ilçeleri kadar. Şehir merkezleri, eski şehir denen turistik mekanlar bolca yürünerek gezilir. Metro ve tramvay biletlerine harcanacak para cepte kalır.

Bir gün iyi bir restoranda yemek yeniyorsa ertesi gün güzel bir sandviç, aperatif ki zaman zaman da süpermarket alışverişi ile karın yine mis gibi doyabilir.

Alışveriş? Euro-TL hesabını kaçırmadan alışveriş yapılabilir. Ancak unutmamak gerek Türkiye’deki tekstil hiçbir yerde yok. Alışverişe de lüzum kalmayabilir böylelikle.

Hediye sorunu. İlk seyahatlerimde neredeyse koca bir mahalleye hediye alıyordum. Sonra akıllandım. Şimdi hemen hemen kimseye hediye almıyorum. Belki ayıp ediyorum ancak 3-5 Euro’lar birleşince bambaşka bir noktaya gidiyor, cüzdan boşalıyor. Acımasızım.

Hem fikir miyiz?

Türk vatandaşlarından vize talep etmeyen ülkeler!

Vize almak, hem uzun iş, hem pek çok prosedür, evrak gerektiriyor, hem de masraflı!

Gelin biz de vize istemeyen ülkelerin listesine, Mart 2015 tarihli, güncel haline bir bakalım! Akabinde de belli mi olur belki uygun fiyatlı bir uçak bileti…

a1fcb29f735c61a3bafb538477ffb8df
Pin’lerinizi hazırlayın, haritada işaretlenecek çok yer var!
  • Andorra
  • Arjantin
  • Arnavutluk
  • Bahamalar
  • Barbados
  • Belarus
  • Belize
  • Bolivya
  • Bosna-Hersek
  • Botsvana
  • Brezilya
  • Dominika
  • Ekvator
  • El Salvador
  • Fiji
  • Filipinler
  • Guatemala
  • Gürcistan
  • Honduras
  • Hong Kong
  • İran
  • Jamaika
  • Japonya
  • Karadağ
  • Kazakistan
  • Kırgızistan
  • KKTC
  • Kolombiya
  • Kore Cumhuriyeti (Güney Kore)
  • Kosova
  • Kosta Rika
  • Libya
  • Lübnan
  • Makau Özel İdare Bölgesi
  • Makedonya
  • Maldivler
  • Malezya
  • Mauritius
  • Moğolistan
  • Moldova
  • Palau Cumhuriyeti
  • Panama
  • Paraguay
  • Peru
  • Rusya Federasyonu
  • St. Christopher (St. Kitts) ve Nevis
  • St. Lucia
  • Seyşeller
  • Sırbistan
  • Singapur
  • Solomon Adaları
  • Suriye
  • Suudi Arabistan
  • Svaziland
  • Şili
  • Tayland
  • Trinidad-Tobago
  • Tunus
  • Tuvalu
  • Ukrayna
  • Uruguay
  • Ürdün
  • Vanuatu
  • Venezuella

* Bir de kapıda vize veren ülkeler var, onları da en kısa zamanda listeleyeceğim.

Mutlaka görülmesi gereken 5 Avrupa şehri

Sevdiğim 5 şehir hangisi diye düşündüğümde sıralamam sadece birkaç saniye sürüyorsa bu şehirler gerçekten benim için özeller demek.

Bu özel ve güzel şehirler ile ilgili kısa notlarımla sizlere #tavsiye etmek istiyorum. Gitmiş olanların anılarının tazelenmesi gitmeyenlere ilham vermesi dileği ile…

Yazının devamı için Tavsiye Melekleri sitesine götürüyorum sizi.

Yeni yıl hediye önerileri

Şu an herkeste bir telaş var, tatlı bir telaş.

Ekonomi hareketlensin, kışın bu çirkin günlerinde biraz ışıltı ile motive olalım. Biraz umutlanalım diye hepsi. Kim sevmez ki, kim etkilenmez ki bu duygu yolculuğunda…

Ben de bir şeyler düşündüm, belki farklı fikirler olabilir diye hediye almayı planlayanlara tamamen kişisel fikirlerimi küçük önerilerle yazayım istedim.

Haydi buyurun kafamdakilere…

Özel tasarımlı şişelerde Kaliv Zeytinyağı. Müthiş bir seramik şişe, hepsi birbirinden güzel. İçindekinin kıymetini yemek yapmayı seven anneniz, sevgiliniz ya da dostlarınız bilecek. İznik yöresine ait zeytinler, İznik çinisinin çizgileri ile birleşti ve bu şahane şişeler ortaya çıktı. Satın alabileceğiniz noktalar ise İstinye Park Dekante’de, Mall Of İstanbul, Karaköy ve Ataköy Namlı Gurme’de,  Topkapı Sarayı BKG mağazasında, Atatürk Havalimanı Tadında Anadolu mağazasında, Setur duty free, Cihangir Antre Gourmet Shop, Moda’da Pasaj Cook Book’ta, Suadiye Dilek Şarküteri, Nişantaşı Deniz Pastanesi, İdo Yenikapı Tadında Anadolu mağazasında bulabilirsiniz. İnstagram hesaplarından tek tek baktım hangi noktalarda var diye.

_VAN7728

 

Bir diğer alternatif ise defter! Defter mi? demeyin, benim hediye aldığımda en mutlu olduklarımdan biri. Şimdi ise pek çok kırtasiyede, dizayn dükkanlarında çeşit çeşit defterleri görmek mümkün. Kimi pahalı kimi ucuz. Ama pek çoğu güzel. Neden olmasın? Bunlar da benim kendime hediye aldığım defterlerim. En sağdakini Yunanistan’ın Soufli kasabasındaki İpek Müzesi’nden aldım. Benim için öyle kıymetli ki, ancak bunu sadece ablam, annem ve kuzenim Nesli anlar ne manaya geldiğini…

20141220_173634Başka bir öneri ise ablamın yaptığı bir alışverişten aaa ne kadar şahane hepsi dediğim ürünler.

Yedikule Hayvan Dostları Derneği‘nin ürünleri. Hepsi güzel mi güzel. Hem de faydalı bir alışveriş olur. Bez çantalar, ajanda, kahve fincanları, thsirtler… Fiyatları da çok uygun 10-15 TL civarında. Güzel olur bence:) Facebook sayfalarında satış mevcut.

20141220_173825Sen ne istersin İrem diye soran varsa özelden ulaşsın:)

Burada da yeni yıl dileklerim başlıyor. Harika, pırıl pırıl yeni bir yıl olsun. Sevin, sevindirin…

 

 

Avrupa’da yılbaşı pazarları | Strasbourg

Mannheim, Heidelberg, Weinheim, Strasbourg. Hepsinde, her meydanda birer pazar, birer buz pateni pisti. Şehirlerin, kasabaların süsü, püsü. Hepsi görülmeye değer.

Daha evvel birkaç Avrupa kentinde gördüğüm ve bayıldığım pazarları yeniden dolaşma şansını yakaladığım için mutluyum.

20141129_105200

Kasım sonu şehirlerde hareket başlıyor hareket. Kış gelmiş, zaten ışık az, zaten erkenden kararan bir hava var, olabilecek en güzel şey ise Noel pazarları. Biz de “Strasbourg Capitale de Noel” şehrindeyiz. Mannheim’dan trenle yaklaşık 1,5 saat mesafede. Benim dilimde “bugün beeenim doğum günüm” diye başlayan bir şarkı. Buz gibi soğuk bir hava, ancak içimizi ısıtan “gluehwein”, ama biz Fransa’dayız, o zaman “vin chaud” içiyoruz. 3,5 Euro, bardağı geri götürünce 1 Euro depozit geri iade.

20141129_111144

Günlerden Cumartesi saat daha öğlen olmamış, bu güzel Fransız kentinde irili, ufaklı tüm meydanlar yeni yıl coşkusu ile dolu. Üstüne üstlük mağazalarda %30-%40 indirim var. Biraz ötedeki Alman kentinde bulamadığımız tüm tarz, kılık kıyafet elbette Fransa’da mevcut. Hem geziyoruz, hem bir şeyler yiyoruz, hem de alışveriş yapıyoruz. Şehirde bugün turist bol, akın akın gelmişler sanki, zaman zaman zor yürünüyor, arada çokça üşünüyor, ancak keyfimiz yerinde. Binaların yılbaşı dekorasyonları da birbiri ile yarışacak türde. İşte ben en çok bunu seviyorum.

20141129_114054

Avrupa’daki en güzel şehirlerden biri belki de Strasbourg, Unesco tarafından dünya mirasları listesinde. Hal böyle olunca, o eski, masal kitaplarında çizimlerine denk geldiğimiz evler burada gerçek, perdesini, cama konmuş yılbaşı süsünü görünce kıskanmamak için kendini zor tutuyor insan. Çünkü o evde yaşam var! Sıkıcı ve standart ev fikrinden uzak. Yaşanmışlıklarla dolu.

Ren nehri şehrin içinde kıvrıla kıvrıla akarken, nehirdeki kuğular, kaldırımdan suya kadar sarkan ağaçlar ve yine o evler, evler. Ben yılbaşı pazarlarını anlatacaktım evlere takıldım kaldım. Aradığım huzuru evlerin dışarıdan gördüğüm duvarlarında buluyorum sanki. Abartıyorum.

20141129_160640

Öğlen yemeği için önce Apple Store’un internetini sömürüp ideal restoranı arıyoruz kendimiz için. Bulduk gibi oluyor ancak yer olmuyor. Öyle kalabalık ki, bir de Fransızların ingilizce konuşmayan aşırı kibar! halleri de eklenince hafif sinir oluyoruz ancak yapacak bir şey yok. Bu sefer boş masa bulduğumuz ilk restorana atıyoruz kendimizi. İngilizce menü yok. Yapacak bir şey de yok. Schnitzel yabancı gelmiyor Nesli de ben de aynı şeyi sipariş ediyoruz. Görüntüsünün çok üzerinde bir lezzetle masamızda yerini alıyor yemeğimiz. Akabinde de hızlıca bir tatlı büfesine gidip siparişimizi veriyoruz. Yanına kahve gerek! Ancak kibar garson ben sipariş almıyorum diyor, öbürü diğerine bakıyor, diğeri neden yaşıyorum acaba diye hayata küsmüş vaziyette. Zor da olsa kahvemizi de sipariş edip, hızlıca yiyip kalkıyoruz. Biraz daha dolaştıktan sonra zaten günler kısa, zaten Avrupa, gün kararmaya yakın biz trenimize geri dönüp Mannheim’a doğru yola çıkıyoruz.

20141129_150945

Bu sene doğum günüm böyle değişik geçiyor. İnternetim yok, facebook duvarımda çılgınca yazan dostlarıma yanıt veremediğim için buruğum. Ama olsun otelde hepsi layklarına kavuşuyor.

[youtube width=”525″ height=”444″]https://www.youtube.com/watch?v=itjtIr4F224[/youtube]

Seneye 29 Kasım’da görüşmek üzere deyip bu doğum günümle vedalaşıyorum. Yılbaşı ışıkları yüzüme vururken…

 

velhas no cio indianpornvideos.mobi fotos de novinhas dando
fotos de rola e buceta 2beeg.mobi gostosa sendo estuprada
sexo com a tia brasileira dirtyindianporn.info pauzão gostoso
vídeo da grazi massafera pornolaba.mobi travekos
contos eroticos ao vivo tubepatrol.sex xxx vídeos
fudendo a gordinha gostosa chuporn.net sexoline
furracao porno arabysexy.mobi gozadas na siririca
pica gigantesca freejavporn.mobi ponor grátis
peitinho de novinha hotmoza.tv gostosas fumando
porno brutal estupro ufym.info porno comendo cu