Uzun zamandır Bağdat Caddesi’ne gitmiyorum. Sürpriz bir doğum gününün kırk farklı sürprizinden biri olarak Nook’un yolunu tutuyorum. Caddenin ne paralelindeki yolları bilirim, ne de caddeyi kesenleri. Avrupa yakası avucumun içi gibidir ancak Anadolu yakasında çuvallarım. Allahtan Nook’u ve Bağdat Caddesi’ni benden daha iyi bilenler var ve böylelikle kaybolmadan ulaşıyoruz Nook’a. Henüz ortalıkta kimse yok. Toplamda bizimkilerle birlikte 6 kişiyiz ve açız. Ancak beklemek durumundayız. Nook adı gibi cadde ortasında olup da kuytuda bir kafe, restoran. Hafta içi olmasına rağmen oldukça kalabalık hele ki bizim grup da dakika dakika artınca oturmaya yer bulunmayacak durumda. Sipariş verip vermemekte kararsızız, acaba biraz daha mı beklesek diyoruz. Doğum günü çocuğu da gelsin ve hep birlikte yemeğimizi yiyelim. Ama olmuyor, zaten kalabalık, sipariş versek bu sefer mutfaktan geç çıkacak ve açlık artacak. Ayrıca dikkat ediyorum artık geç saatte bir şeyler yememeye. Hoş saat olmuş akşam 8, sınır çoktan geçildi ama yine de daha fazla geçirmemek adına Cafe De Paris Soslu bonfile istiyorum. Şarap mı bira mı kararsızım, içsem mi içmesem mi o kararsızlık aslında daha baskın ama haftalardır da doğru düzgün bir keyif yapamamışım ödülü hak ettim diyorum. Buz gibi bir bira söylüyorum. Yemeğim gelene kadar da biranın yanında en iyi ne gider? Patates, soğan halkası, çıtır tavuk. Ohh miss, şimdi olsa yine yerim. Biz atıştırırken sürprizin organizatörü Burçin ve şaşkın oğlan Orhan içeri girdi. Eminim bir tuhaflık olduğunu seziyordu ancak bu kadar kalabalığı karşısında görünce gerçekten çok şaşırdı, kızardı, hafif heyecanlandı, ne yapacağını, nereden başlayacağını bilemedi. Bense doğum günü çocuğunu öptükten sonra masamıza o an gelmiş olan orta pişmiş etimi, sosa bulayıp mideme indirme derdindeyim. Herkes şaşırıyor benim bu zayıflıkta ve bu iştahta olmama. Şanslı doğanlardanım, ye ve yak! Cafe De Paris sos Mayadrom Akatlar’daki eski Bistrott’da yediğim kadar lezzetli, etim lokum, kendini salmamış ve bıçakla kolayca kesilip, yudumlanabilen cinsten. Sunum ve tabak da böyle bir yemek için çok idealdi. Aslında restoran işi çok detay ve sabır isteyen bir iş. Nook gibi başarılı olanlara imrenmemek elde değil. Hep hayal benimkisi, ben de girsem böyle bir işe diye. Ama hayat insanı nereden nereye götürür kim biliyor ki?
Yemekle birlikte ikinci birayı da devirdim. Maşallah, yarasın diyorum kendime. Yemeklerde genellikle kırmızı şarap, akşam üzerleri ise köpüklü şarap, evde kahve yanında da likörcü olduğum için biradan uzak kalmıştım. Özlemişim, 2 tane yetti bana ama. Hafta içi fazlası yorabilir diyerek son dedim. Yemeğim de bitti bitecek. Üzerine güzel bir Türk kahvesi ile yemek faslımı yani keyfimi sonlandırıyorum. Gözde ile yatmadan önce rahatlatıcı bir bitki çayı içmeyi planlıyoruz. Bu arada yüzlerce fotoğraf çekiliyor, gece yarısı birileri Facebook’a yüklemek üzere görevli eminim. Sabah erkenden göreceğiz bilgisayarımızın ekranında. Nasıl bir dünya oldu değil mi? Faksın nasıl çalıştığını ya da o koca demir yığını uçakların o kadar yükseğe çıktıklarını bile anlamakta güçlük çekerken internet denen bir şey var ve hayatımızı aslında alt üst etti… Yormamak lazım kafamızı anlayamadıklarımıza. Biz yemek yemeğe devam edelim adabıyla…
Nook ekibi ile, lezzeti ile, dekorasyonu ile Bağdat caddesindeki en keyifli yerlerden biri sanırım. Sanırım çünkü başka alternatif bilmiyorum henüz. Çalışmam gerekiyor bu konuda. Caddeye bir daha gelsem vaktim olursa yine uğrarım Nook’a, tek bildiğim yer olarak.
NOOK 216 467 09 05
Bağdat Caddesi Çınar Apt. No: 352/2 Erenköy
www.nook.com.tr