Bir evvelki yazımda jetlag ile boğuşmuşken artık hayata döndüğümü müjdelemek isterim.
Nasıl mı başardım? Supermarket’e gidip daha önceden tecrübe eden arkadaşlarımın tavsiyesi ile vitamin ve basit ilaçlar bölümünden Vicks’in Zzzz hapını aldım. Şurubu da var ama ben İstanbul’da giderken de götürürüm, sıvı olmasın diye tablet olanı tercih ettim. Gece yatmadan önce 2 tane içip, hem temiz, derin bir uyku uyudum hem de zinde bir şekilde, Amerika saati ile uyandım. Artık vücudum Türkiye saatine bay bay dedi. Rahatladım. Keşke daha evvel yapsaydım, 3 gün sürünmezdim.
Eveeet kendimize geldiğimize göre keşfetmeye başlamak şart! Eski İrem geri döndü. Bunun da verdiği ekstra enerji ile önce ev gezmesine gittiğimiz ve bizim oturduğumuz yere arabayla yaklaşık 45 dakika uzaklıktaki Princeton kasabasına gidiyoruz. Çoluk çocuk arabaya doluştuk. Hava kapalı ve nemli, yağsa da rahatlasa düşüncesindeyiz. Ama nafile, yağış yok, baskı devam. Bu arada bugün Memorial Day, yani Amerikan askerinin dünyanın her yerindeki savaşlarını anma, tarihi bir gün ve tatil. Pek çok yerde özel indirimler var. Evlerde bayraklar…
Misafir olduğumuz evin bahçesinde geçen hoş sohbet ve yeme içme faslı sonrasında e buraya kadar gelmişken Amerika’nın hatta dünyanın sayılı üniversitelerinden birinin kampüsünü gezmemek olmazdı.
Kasabanın merkezinde yer alan üniversite yıl sonu sebebi ile her meydanda mezuniyete dair hazırlıklarla hararetli bir çalışma içinde.
Logosunda bulunan turuncu pek çok kişinin ya tişörtünde ya da herhangi bir eşyasında. Turuncu bir kaplan aslında sembolleri.
1746‘da kurulmuş olan bu eğitim kurumu pek çok ünlü mezun da vermiş. Coen kardeşlerden Ethan Coen, Michell Obama, Brooke Shields, Google’un CEO’su Eric Schmidt, Forbes dergisinin kurucusu Malcolm Forbes gibi pek çok devlet, bilim adamı ve sanat insanı yetişmiş.
Binalar arasında dolaşırken ah ah diyorum göbek bağımı getirip bahçesine gömseydim ya. Belli mi olur bu saatten sonra master, doktora yapar bambaşka bir çizgiye geçebilirim.
Eski ve daha çok Birleşik Krallık mimarisini andıran binalar arasında bizim gibi öğrenciler dışında turistler de mevcut. Herkes fotoğraf çekme derdinde.
Kampüsten çıkar çıkmaz kasaba içinde dolaşmak mümkün. Nemli hava her ne kadar bizi demotive etse de gidip biraz dolaşmamıza, sadece nakit ödeme alan meşhur dondurmacı Halo Fete‘de dondurma sırasına girmemize engel değil.
Bir de gitmedim ama aldığım bir tavsiyeyi de aktarayım, Small Wordl Coffee kahveleri ile ünlü. Benden sonra gidenler baksın tadına.
Yarın bir New York şehir merkezi yazısı gelecek. Hazır mıyız?